BU KİTABA DA GÖZ ATIN: SULTANLARIN GÜNLÜĞÜ- AY ve GÜNEŞ'İN SALTANATI
14 Şubat tarihinde yayınlanan Öteki Gündem programının ilk 1 saat sonrasından itiberen anlatılmaya başlayan Abdülhamit Han konusunun notlarını çıkarttım. Bazı programlar gerçekten de kitaplara bedel oluyor. Madde madde, konuşma şekline göre ana konuları yazdım. İnşallah beğenirsiniz. (Üç günümü aldı. :) )
Programı izlemek isterseniz, aşağıdan izleyebilirsiniz.
ABDÜLHAMİT
HAN
1- Prof. İhsan Süreyya Sırma: Liselerde, üniversitelerde Sultan Abdülhamit Han’ın ismini
kullanmak yasaktı. Suçtu. Herkese ‘Kızıl Sultan’ olarak öğretilirdi.
2- Doktora için Fransa’ya gittiğimde
dedim: “Yahu! Buna neden Kızıl Sultan demişler? Burada hür bir ortam var, ben
bunu bir araştırayım. ” Fransız bir yazar; doğuda bir isyanı bastırdığı için
“Kızıl Sultan Abdülhamit” diye kitap yazınca İttihat Terakki-Jön Türkler bu
ismi onun aleyhine kullanmaya başladılar.
3- Abdülhamit Han imkânsızlıklar içinde
33 yıl boyunca saltanatta kaldı ve devleti savaştan uzak tuttu.
4- Hocam(Fransız) “uğursuz” derdi. Yani
hiç sevmiyorlardı onu. Bir gün özel konuşuyorduk. Dedi ki: “Senin bu sultan var
ya. Bastonunun ucunu Karadeniz’e sokuyor ama Akdeniz bulanıyor.” Yani böyle bir
siyasi deha idi. Avrupa’yı eline oynatmıştır.
5- 1976 yılında ilk defa konferansta bir
tebliğ sunacağım. Konu: Pekin Hamidiye Üniversitesi(Fransız arşivlerinde
buldum). Arşivlerde buldum. İstanbul Üniversitesinde tebliği sunuyorum.
Şahabettin Tekindağ Hoca vardı. Ben bitirince o kalktı. “Evladım, tarih
ciddiyet ister. Roman mı yazıyorsun, hayal mi geriyorsun! Ne demek Pekin de
falan!” Belgeyi çıkartıp kasten Fransızca okudum. O zaman Ercüment Hoca da var.
Döndü dedi. “Şahabettin. Çocuk senin benim bilmediğimiz bir şeyi çıkartmış.
Sevmiyorsun Abdülhamit Han’ı diye niye böyle yapıyorsun!”
6- Ondan sonra da tüm Türkoloji
kongrelerinde Abdülhamit Han’ı anlattım. Şahabettin Hoca da bana saldırdı. 1981
yılına kadar sürdü bu. Uluslararası 9. Türk Tarih Kurumu Kongresi oldu.
Tebliğim de şuydu: “Kızıldeniz’de Fransız-İngiliz Silah Kaçakçılığı ve Sultan
Abdülhamit Han’ın buna karşı mücadelesi.” Benim tebliğ bitti. Hoca yine geldi.
Tabii herkes gene bekliyor. Dedi ki: “Çocuklar. Ben iki kişiye haksızlık
yaptım: biri Abdülhamit Han, diğeri de bu çocuk. İtiraf ediyorum.” Allah rahmet
eylesin; 6 ay sonra vefat etti. İşte biz böyle bir ortamda Abdülhamit Han’ı
okuduk.
7- Abdülhamit’e karşı çıkan İslamcılar;
Said Nursi, Mehmet Akif Ersoy, Rıza Tevfik, Elmalılı Hamdi Yazır… Bunlar içinde
bir tek Said-i Nursi “Sultan Abdülhamit’e karşı hata işledim.” demiştir.
8- Prof. AHMET ŞİMŞİRGİL: Akif’in sultan ile ilgili fikirleri ve sözleri gerçekten çok
ağırdır. Bir kısım insanlar özrünü dillendirseler de delil gösteremezler. Zaten
onun karşılığı yine şiirler olması lazım(şiirle saldırdı, şiirle özür dilemeli
mantığı gütmektedirler. Zira şairlerin özelliklerinden biri de bu kabul
ediliyor; duygu ve düşüncelerini ifade etme aracı onlar için şiir. Mantık bu.).
9- Akif öyle sözler söyler ki; Herifin
sofrada şampanyası hâlâ ayran
Bâri yirminci asırdan sıkıl artık hayvan (s. 422)
Bâri yirminci asırdan sıkıl artık hayvan (s. 422)
Kız kadın hepsi haremlerde bütün gün mahpus
Şu telakkiye bakın en kötü vahşet namus (s. 422)
Şu telakkiye bakın en kötü vahşet namus (s. 422)
Ah efendim o herif yok mu kızıl kâfirdi (s. 422)
Kafes ardında hanımlar gibi Saikliydi Hamid
Âl-i Osmandan bu korkaklık edilmezdi ümid (s.415)
10- Akif, İttihat Terakki üyesiydi. Onun
etkisiyle bunları yazdı. Hala, Said Nursi ve Akif’in neden sultana böyle karşı
çıktığını anlayabilmiş değilim. Ama o zamanlar İngilizlerin İslam âlemine
soktukları casusları var. Mesela Akif der ki: İnkılap istiyorum ben de fakat
Abduh gibi, Asrın en büyük âlimi Cemalleddin Afgani gibi… Bu ikisinin Mason
oldukları da kesinleşti(kimi görüş aksini söyler.). Bu adamların tesirleri ile
böyle bir şeye düşmüş olabilirler. Onun için de İngilizlerin geçmişte şimdi ve
gelecekte din adamları kılındığında sokmuş oldukları casusları iyi bilmek
lazım.
11- Prof. İhsan Süreyya Sırma: Benim bir eklemem var; Muhammed Abduh ile ilgili… Ben arşivde
belgeler buldum. Dediğiniz gibi; bunlar üçlüydü: Reşit Rıza, Cemalleddin Afgani ve Abduh. Onlar
zannettiler ki Osmanlı saltanatı yanlıştır. Biz yeni bir şey getireceğiz. Bu
yüzden batıya gittiler ama umduklarını bulamadılar. Geri döndüler. Abduh geri dönünce Sultan
Hamit’e mektuplar yazıyor. Bunları ben çıkarttım, bizim arşivlerde var. Ve ona
diyor ki “ben emrinizdeyim.” Sonra diyor ki “Osmanlı halifesini tanımak
vecibedir.” Yani pişman olmuş. Afgani’ye gelince… Abdülhamit gerçekten siyaset adamı. Onu
İstanbul’a davet edip, bir köşke yerleştirdi. O (Afgani) gerçekten de hilafet
peşindeydi.
12- Ahmet Şimşirgil: Semerci şiiri(Akif)… O zamanlar bir şey var şimdi. Siz bir hükümet
seçiyorsunuz. Bakıyorsunuz ki gelen gideni aratıyor. İttihat Terakki gerçekten
de gideni arattı. Ama ben size tövbenin
nasıl olduğunu söyleyeyim mi? Rıza Tevfik var. Tek Filozof o. İşte tövbe
onunkidir. Ben de Akif’ten böyle bir beyit, şiir beklerdim. Çünkü o sonradan da
çok uzun süre yaşadı. Hatta “Bu memlekette Cuma namazı bile kılınmaz.” deyip
çekti gitti. Daha ciddi bir şey beklerdim, Semerci hikâyesi değil. Rıza Tevfik ne diyor?
Neredesin Şevketli Sultan Hamit Han?
Feryâdım varır mı bârigâhına?
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
Şu nankör milletin bak günahına…
Şu nankör milletin bak günahına…
Târihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek, ey koca Sultan!..
Bizdik utanmadan iftirâ atan,
Asrın en siyâsî pâdişâhına...
Sana hak verecek, ey koca Sultan!..
Bizdik utanmadan iftirâ atan,
Asrın en siyâsî pâdişâhına...
"Pâdişah hem
zâlim, hem deli..." dedik,
“İhtilâle kıyâm etmeli...” dedik;
Şeytan ne dediyse biz "Belî..." dedik;
Çalışdık fitnenin intibahına
“İhtilâle kıyâm etmeli...” dedik;
Şeytan ne dediyse biz "Belî..." dedik;
Çalışdık fitnenin intibahına
Dîvâne sen değil, meğer bizmişiz,
Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz.
Sâde deli değil, edepsizmişiz:
Tükürdük atalar kıblegâhına!..
Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz.
Sâde deli değil, edepsizmişiz:
Tükürdük atalar kıblegâhına!..
Lâkin sen Sultân'ım, gavs-ı ekbersin,
Âhiretden bile himmet eylersin...
Çok çekdi şu millet, murâda ersin:
Şefâat kıl şâhım, meded-hâhına!..
Âhiretden bile himmet eylersin...
Çok çekdi şu millet, murâda ersin:
Şefâat kıl şâhım, meded-hâhına!..
13- Prof.
İhsan Süreyya Sırma: Bir arkadaşımla Paris’ten döndük. Ben Abdülhamit Han
hakkında araştırma yaparken o da Elmalılı Hamdi hakkında yapıyordu. Oturduk
Beyazıt’a. Dedim “Senin adam benim adamı
niye halletti?” … “Olamaz öyle şey!”… “Eh git, oğlu yaşıyor. Üsküdar’da. Sor.” dedim. Geldi gitti, dedi
“Doğru”.
14- Elmalılı Hamdi Yazır da İttihat
Terakki üyesiydi. Ve fetvayı da o yazdı… Şimdi Sultan Abdülhamit Han’a dediler
ki “Sen anayasayı tekrar yürürlüğe koy.” Kabul etti. Meclisi Mebusan seçilecek
ve üçte ikisi gayri Müslim. Bununla da yetinmedeler “Bunu halledeceğiz.” Bunun
için de Şeyhülislamın fetvası gerekir. Nasıl fetva yazılır? Fetva emiri vardır.
O kimdir? Nuri Efendidir. Nuri Efendi
“Ben bunu yazmıyorum! Çünkü sizin dediklerinizi bu sultan yapmadı. Ona iftira
atıyorsunuz!” dedi. O zaman Hamdi Yazır, o zaman küçük Hamdi diyorlar, dedi ki
“Ben yazarım!” Yazdıktan sonra tabii olarak Şeyhülislam’ın imzası gerekir.
Orada maalesef bir terbiyesizlikte yapılıyor.
Ziyaüddin Efendi’ye (Şeyhülislam) gidiyorlar ve diyorlar ki “Seni
meclise götüreceğiz, orada imzalayacaksın.” O da “Ben gelemem, hastayım.”
diyor. Neyin var deniyor o da “İdrarımı
tutamıyorum.” diyor. Talat Paşa çekiyor
tabancayı “Bugün öyle hasta olma günü değil. Seni götüreceğiz.” Silah zoruyla meclise götürülüyor, gayri
Müslimlerin oyuyla hallediyorlar; Müslümanların halifesini!
15- Ahmet Şimşirgil: Ama orada, onların arasında bir kişi karşı çıkıyor. Ayağa kalkıyor, titrek bir sesle “Yapmayın
efendiler, beyefendiler. Yazıktır. Günahtır. Bu millete yazık ediyorsunuz.
Hepiniz padişahın ekmeğini yediniz.” Bir Rum vekili! “Vay hain! Alçak! Gerici!
Yobaz!” Bütün herkes üzerine… Linç edecekler. Hani hürriyetlik? Hani herkesin fikrini özgürce dile
getirebileceği bir rejimdi? İttihat
Terakki ne diyordu? Özgürlük, müsavat (eşitlik) diyordu. Ya sen daha bir kişinin aleyhte sözüne
tahammül edemiyorsun beyefendi! Sen ne getiriyorsun? Bunu demiyorlar işte!
16- Prof. İhsan Süreyya Sırma: Fransız arşivlerinden aldım. Meclis seçilince şöyle
seçiliyor: Mesela sen Selaniğe veya Beyrut’a… Şu gönderdiğimiz üç kişiden
birini seçin diyorsun. Bu, Cumhuriyetin ilk yıllarında da aynı yapılmış. Yani
sizin seçim hakkınız yok. Onların seçtiklerinden birini seçeceksiniz. Meclisi
Mebusan böyle oluşturuldu.
17- Ahmet
Şimşirgil: Yazıktır. Sultana “Seni azlettiler” diye geliyorlar. Dört kişi.
Biri Ermeni; Emmanuel Karasu(onun da Yahudi asıllı olduğu söylenir.), diğeri
Yahudi, bir diğeri Gürcü ve bir Arnavut.
Şimdi bu dördü gelip “Millet seni azletti.” Deyince, tabi Abdülhamit
Han’ın tek sözü var: “Hangi millet?” Emmanuel, Abdülhamit Han’dan Filistin de,
Yahudilere toprak verilmesini isteyen adamdır. Sultan onu
çıkartıyor(uzaklaştırıyor vs. manasında.). Amerika’ya gidiyor. Oradan da
Selaniğe gelip meclise seçilip, tebliğ için gelenler arasına giriyor. Ve bu
adamın mektubu da vardır: “Azledileceksin ve gelenler arasında ben de
olacağım.” Diye mektup göndermiştir Sultana. İttihat ve Terakki’nin yanında yer
alıp, savunanların… Sadece şu hadise bile bu terakkinin ne olduğunu göstermeye
kâfidir bana göre.
18- Prof. İhsan Süreyya Sırma: Arnavut ile ilgili. Tezimi hazırladım, hocama götürdüm
Paris’te. Bir hafta sonra beni çağırdı: “Sen neden büyükelçimizin dedesine
hakaret ettin?” Ben de “Kim o?” dedim.
Dedi “şu” adam. Meğer o zamanın Paris büyükelçisinin dedesiymiş o
Arnavut. Hoca dedi “Bunu çıkartacaksın.” Ben reddettim. “Sizin arşivlerden
çıkarttım. Fransız arşivlerinden.” Ve onu öyle bıraktım. Demek istediğim
“komplo” güzel yapılmış(sultana karşı).
19- Abdülhamit Han’ın Şazeliyye Şeyhine Mektubu: Ben hilafet-i İslamiye-yi başka bir
sebep dolayısıyla değil, Jön Türkler olarak bilinen İttihat cemiyetinin baskı
ve tehdidi ile bıraktım. Hilafeti terke zorlandım. Mecbur bırakıldım. Mukaddes
Toprak Filistin’de Yahudiler için Milli bir devlet kurulmasına izin vermem
konusunda ısrar ettiler. Bütün ısrarlarına rağmen bu teklifi kati suretle
reddettim. Nihayet 150 milyon İngiliz altını vaat ettiler. Bu teklifi de reddettim.
Ve şu cevabı verdim. “150 milyon İngiliz altını değil. Dünya dolusu altın
verseniz bu teklifinizi asla kabul etmeyeceğim!” Ben bu Millet-i İslamiye-ye,
Ümmet-i Muhammed’e 30 seneden fazla hizmet ettim. Atalarımın yüzünü kara
çıkartmadım. Bu kati cevabından sonra
tahttan indirilmem konusunda görüş birliği ettiler ve beni de Selaniğe
gönderdiler. Mevla’ya hamd ettim. Ve ediyorum ki Mukaddes Toprak Filistin’de
bir Yahudi devleti kurulması teklifinden kaynaklanan edebi ayıbın lekesini
Osmanlı devletine ve Âlem-i İslam’a sürmeyi kabul etmedim. Bunun üzerine de olan oldu.
20- Prof. İhsan Süreyya Sırma: Evet, hatta diyor ki Herzl’e.
“Orası Müslümanların malı. Benim ceketim değil ki sana vereyim!” Bütün
Osmanlı borçlarını sileceğiz diyorlar. Ama Sultan karşı çıkıyor.
21- Ahmet Şimşirgil: Daha sonra o Yahudilerin açıklamaları var: “Biz Abdülhamit Han’dan milyon
altınlarla alamadığımızı İttihat Terakki’den 400 altına aldık.”
22- Prof. İhsan Süreyya Sırma: Artık gerçekleri konuşmak lazım.
Filistin’de bulunan orduyu niye çektiler yukarıya(Terakkiciler)? İngilizlere teslim ettiler doğrudan doğruya.
Ondan sonra da 48’de yapmacık bir devlet yaptılar. Ve bugün devletlerarası
hukuka göre İsrail şu an Türkiye’ye bağlıdır. BM devlet kuramaz ki! Ama ne
yazık ki Abdülhamitler yok, Kanuniler yok ki…
23- Ahmet Şimşirgil: Biz neden Hamit Han’ı 80 yıl boyunca Kızıl Sultan diye anlattık? İşte
bunlar anlaşılmasın diye. İttihat ve Terakki zihniyeti ve o zihniyetten
gelenler tüm bunlar bilinmesin diye… Bu vatanı satanlar, yok edenler, parçalayanlar,
bölenler anlaşılmasın diye hala o terakkinin ileri gelenlerini büyük, kahraman,
vatansever adamlar olarak anlatırken Hamit Han’ı biz 80 sene Kızıl Sultan
olarak okumaya devam ettik. Bu çok acıdır yani. İşte sebebi bu! Sebebi
Filistin’dir, Balkanlardır. Sebebi
hilafettir. İttihat ve Terakkinin miras
yedi gibi memleketi dokuz(9) sene içerisinde harcamasıdır.
24- Prof. İhsan Süreyya Sırma: Biliyorsunuz “Hasta Adam” falan
dediler. O zamanlar terakki ile irtibatta olan Romen bir yazar(Cuvaren mi ne
öyle bir ismi var) kitap yazıyor: Türkiye’yi bölmenin 100 projesi. Bunu
yazıyorlar. Ve ittihat terakki bunlara yardımcı oluyorlar.
25- Ahmet Şimşirgil: Sultan tahttan indirildikten sonra, Yıldız Sarayının neredeyse bütününe
yakını yağmaya uğruyor. Kurtarılmış eşya yok denecek kadar azdır. Felaket bir
durumdur. Perdelerine, halılarına kadar… Saray 30 senede neredeyse Topkapı
Sarayı kadar hazineler ile dolmuş bir saraydı; altınları, şamdanları, eşyaları.
Eserler. Abdülhamit Han’ın baş düşmanı Tevfik Fikret “Yiyin efendiler, yiyin! Bu
han-ı iştiha sizin, Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin! Diye şiir
yazar. (Saray yağmasında sarayda çalışan hizmetli kadınlar da dışarı atılır.
Kimisi kandırılır batakhanelere sürüklenir, kimisi intihar eder. Tam olarak ne oldu onlara bilinmiyor.) Başka
neler yapılıyor? Hamit Han’ın en çok
eleştirildiği nokta fişleme olayıdır.
Hafiyelerdir. Osmanlı arşivlemeye
büyük önem verir. İttihat Terakkiciler ne yapıyor? Saraydaki tüm belgeleri yok
ediyorlar. Yakıyorlar. Neden? Zira İngilizler ve Fransızlar ile dış
bağlantıların hepsi ortaya çıkacak (Sultan’ın kurduğu İstihbarat teşkilatının
merkezi Yıldız Sarayıydı. Bu yüzden tüm bu belgeler doğrudan padişahın eline
geçer, arşivlenirdi.). Yok edilen
belgeler arasında Ermeni olayları ile ilgili belgeler de vardır. (Kimi belgeler
Bulgaristan’a satıldı.) Neden yok ediyorsun? Çünkü senin iç yüzün ortaya
çıkacak. Çünkü İttihat’ın tüm
toplantılarına Ermeni çeteleri de katılıyor. Rum, Bulgar, Sırp çeteciler hepsi bir arada. (Ermeni
politikası sorusu üzerine) Hamit Han, devlete kurşun sıkan, silah çekene devlet
yönetimi neyi gerekiyor ise onu yapar.
Devlete silah çeken kurşunu yer, dayağı yer yerine oturur. Bunun dışında
kendi hazinesinin başında Agop Paşa vardır. Ermeni’dir. Hatta bir gün soruyor
adama. “Siz iş saati dışında nasıl vakit geçirirsiniz?” Agop Paşa “Evli
değilim. Annemle zaman geçiririm. Ata binmeyi severim.” Bunun üzerine sultan
ona çok güzel bir at veriyor. Birkaç sene sonra at bir şeyden ürküp hızlanıyor
ve Agop yere düşüyor. Ayağı üzengiye takılınca sürüklenirken başını taşa vurup
ölüyor. Hamit Han, onun annesini ziyarete gidiyor. Ağlıyor. Annesi sarılıyor ona. “Bir oğlum
öldüyse padişah bir oğlum var.” Der. Hamit Han, bir kişiye Rum, Ermeni diye
ayırmaz. Fark gözetmez. Devlet görevi neyi gerektiriyorsa onu yapar. (Soru
üzerine) Hayır. Abdülhamit Han’ın annesi Ermeni değildir, Çerkez’dir.
Kızlarının yazdığı kitaplar vardır. Son 200 yıldır Harem’e giren kadınlar
Kafkas Kabilelerindendir; Gürcü ya da Çerkez. Terakki ortaya çıktığında hep
ulus devlet zihniyeti ile ortaya çıktı. Bu sakat bir zihniyettir.
26- Prof. İhsan Süreyya Sırma: Çok enteresan. Cemil Topuzlu diye bir
zat var. İstanbul’da iki dönem belediye başkanlığı yapmıştır. Paris’te tıp
okumuştur. “Seksen Yıllık Hatıralım” diye bir kitap yazmıştır. Diyor ki: “Beyoğlu’nda
toplanırdık. Benden başka Türk yoktu. Biz Paris’te iken, onun(sultanın)
aleyhine çalışırdık. O bize burs gönderirdi.
27- Necip Fazıl; Kanuni zirvede bir cüce;
Abdülhamit Han çukurda bir dev demiştir, evet. Ben ona öğrencilikte yaptım. Bana
göre üstat Kanuni’yi tanımadığı için öyle dedi. Ve o dönemde her nedense Kanuni
sevilmiyordu(herhalde her dönem bir padişaha anti-pati olma dönemiymiş.). Kapitülasyonlar falan. Bana göre Kanuni çok
büyük adamdır.
28- Ahmet Şimşirgil: Sultana herkesin “Kızıl Sultan” dediği, konuşulamadığı o dönemlerde… Nihat Atsız “Gök Sultan” diye ilk kez yazdı; Yılmaz
Öztuna ‘da onun hakkını vermek suretiyle yazdı. Necip Fazıl ise “Ulu Hakan”
dedi. Ama Necip Fazıl’ın şiir üstatlığı gibi tarih üstatlığı bir üstatlık
değildir. Tarihte büyük hataları vardır. Okumayı sevmez.
29- Prof. İhsan Süreyya Sırma: Hiçbir devlet yoktur ki istihbaratı
olmasın. İstihbaratı olmayan devlet de yaşayamaz. Sultan Abdülhamit 33 sene bu
teşkilat ile ilgilendi. Bir gün Sultan, Tahsin Paşa’yı yanına çağırır. “Yarın İspanya’ya gideceksin. Yarın saraya
gel, beraber kahvaltı yapacağız. Oradan da gidersin.” Demiş. Gitmiş. Ona bir paket vermiş ve demiş ki “Bir
ay sonra, İspanya’da Alman büyükelçisinin kızının düğünü var. O düğüne gidip,
katılacaksın. O akşam diyeceksin ki:
Sultanım bunu gönderdi.” O gece herkes
hediyeleri açınca en güzel hediye sultanınki çıktı. Bir ay sonra ı elçi,
dışişleri bakanı oldu. Sultan uzak
görüşlü biriydi.
30- Ahmet Şimşirgil: Sultan evhamlı mı? Şöyle bakalım. Amcası Abdülaziz Han tahttan indirilip,
şehit edildi. Sonra 5.Murat tahta çıkartıldı, indirildi. Arkasından Abdülhamit
Han çıktı. Hemen akabinde Ali Suavi isyanı ortaya çıktı. Arka arkaya böyle
durumlar olmuş. Sırf Abdülaziz Han’ın durumunu anlatmaya başlasak sabaha kadar
konuşuruz. Tarihimizin en acılı olaylarından biridir. Tüm bunların ardından tahta çıkınca siz
düşünmez misiniz size ne yapacaklar? İstihbarat olmadan neyle ayakta
duracaksınız? Dünya’da İngilizler cirit atıyor;30 bin casusu var. Abdülhamit
Han’ın ise 20 bin hafiyesi/casusu var. Mesela sultana suikast düzenleyen kişi;
Edward Jorris. Bomba hadisesi 1905
yılında oldu. 26 kişi öldü, 58 kişi yaralandı. Abdülhamit Han, Edward Jorris’i
casus olarak(suikasttan sonra) kullandığına dair belgeler ortaya çıktı. Zaten idam
edemezdi çünkü kapitülasyonlar yüzünden yabancılar idam ile yargılanamıyor. Yabancı
mahkemeler yapabiliyor. Dünyanın her yerinde Osmanlı casusları var. Amerika’da
İslami dergi çıkıyor, arkasına bakıyorsunuz sultan var. Yardım ediyor onlara.
IRA’nın yanında Abdülhamit Han. İngilizlerle mücadele içinde. Tercüme Bürosu kurmuş. Dünyanın neresinde gazetede
Osmanlı ve Sultan ile ilgili haber çıkıyor, Hamit Han’ın hemen haberi oluyor. Ve
aleyhte ise derhal müdahalede bulunuyor.
31- Prof. İhsan Süreyya Sırma: Mithat Paşa, ona ilk anayasayı
sunduğunda hemen imzalamıyor. Okuyor.
113.maddeyi ekliyor: Devleti tehlikede gördüğü an padişah anayasayı yürürlükten
kaldırır. Fransız elçisinin Paris’e yazdığı mektuplarda şöyle yazıyor. Diyor
ki: “Sultan Abdülhamit, Mithat Paşanın masonik ve Avrupa elçileri ile yaptığı
toplantılarda onu edilgen bir halife yapıp, asıl idareyi kendi eline almak
istediği için Sultan Abdülhamit anayasayı yürürlükten kaldırdı. “
32- Ahmet Şimşirgil: Suikasttan önce Sultan, iki sene takip edilmiş. İki sene boyunca hiç
değişmeyen hareket; Cuma selamlığından çıktıktan sonra 1 dakika 42 sn. sonra
arabasında oluyor. Hiç değişmiyor. Bomba bu şekilde ayarlanıyor. Sultan merdivenlere geliyor, şeyhülislam ile
bir şey konuşuyor(soru sormuş). O şekilde kurtuluyor. Sultan “Bazen öyle komik istihbarat
gelirdi ki onları dikkate almaz, hediye verirdim. Raporu kenara koyardım. Çünkü
yarın önemli bir bilgiyi getirmeyebilirdi(kabul etmeseydi).”
33- Prof. İhsan Süreyya Sırma: Bazı kitapları yasaklamıştır. İşte böyle
Afgani gibi düşüncelerin olduğu; Osmanlı devleti bitmiştir, yenisi gerektir
gibi şeyler…
34- Ahmet Şimşirgil: Hilafetle ilgili çok kitap çıkıyor. İngilizler destekliyor. “İşte,
hilafet Türklerin değildir. Onların olamaz. Araplarındır.” Abdülhamit Han, bunlara karşı
kitaplar yazdırtmıyor(yasaklıyor veya sansür uyguluyor.). 400 yıllık hilafeti
elinizden aldıklarında Müslümanlar kime bağlanacak? Hindistan da ki vb.
yerlerdeki Müslümanları dağıtmak, başsız bırakmak üzere çıkartılan hususlar. Onun
için diyorum; yasaklanan kitabı söylediğiniz an üzerinde çok şeyler konuşulur. Elbette
ki sansür var. Devleti bölüp, parçalamaya götüren eserleri yazdırıyorsa bunu
kim yazdırıyor? Destek veriyor? Ne için yazıyor? Bunu bilirseniz elbette ki
yasaklanır. Bugün Türkiye Cumhuriyet’ini bölecek, parçalayan bir eserler,
yayınlar çıkarsa devlet buna ne yapması lazım? Hangi ülke yapmaz bunu? Çıksın,
tüm devlet parçalansın diyen bir devlet başkanı, hükümdar olabilir mi?
35- Prof. İhsan Süreyya Sırma: Oo, öyle şeyler oluyor ki(böyle kitapların varlığına izin
verimesin de)! Siz gidin bir Amerika’da yazın bakalım. Fransa’da yaşadım. Orada
yazın bakalım. Sınır dışı ederler. Kendi vatandaşı ise bir şekilde harcıyorlar.
36- Ahmet Şimşirgil: Bir şey söyleyeceğim. Türkiye’deki olaylar dünya âleme reklam edildi.
Konuşuldu. Almanya’yı kim duydu? Ne oldu Almanya da?
37- Prof. İhsan Süreyya Sırma: Sultan Abdülhamit Han’ın 33 sene ayakta kalmasına sebep olan
ki benim tez çalışmamdır, Pan-İslamizm’dir. O dönemde İngilizler, Fransızlar
Çin’i işgal etmişler. Oradaki Budistler ile Müslümanlar bunlara karşı
ayaklanıyor. İngiliz ve Fransızlar geliyor Abdülhamit’e diyorlar ki “Ya sen
onlara söyle. Onlar Budist, biz ehli kitabız, size yakınız. Bu iyi değil.”
Sultan “tamam, bir bakarız.” Deyip iki tane heyet çıkartıyor. Birisi Enver Paşa(başka
bir Enver bu) liderliğinde gönderiyor, ondan önce Mehmet Ali hoca
önderliğindeki heyeti gönderiyor. Oradaki Müslümanlara diyor ki” devam edin.” Ve ne oluyor biliyor musunuz? İstanbul’da
sultana karşı çalışan bir ulema heyeti var. İttihat Terakki yandaşı. Bildiri
yayınlıyorlar “Sultan ehli kitapla değil, müşriklerle beraber oluyor.”
38- Benim kanaatime göre Sultan, siyaset
gereği, her bir tarikat ile ilişki kuruyor. Ama hiçbirinin müridi değil çünkü
kendisi halife. Gidip mürit olamaz. Ama hepsiyle bu Pan-İslamizm olayını
güdüyor. Bu şeyhlerin her biri başka yerde(mücadele içindeler düşmanla). Bu mücadeleri
bu tarikat şeyhleri ile yapıyor hep. Fransız bir yazar. ““Orta Asya(biraz boğuk söyledi asya olarak
anladım)nın ücra köşelerine gidiyorum. Abdülhamit’in adamı var orada.”
39- Bir şey anlatayım. Bizzat yaşadım. Tunus
da bulunduğum sırada Osmanlı temsilcilerine beyden bozma “dey” denirdi. Onun oğluyla
tanıştım. Eve götürdü yemeğe. Dedi ki “Benim
hurmalıklarım var. Geçen sana daha gittim. Gittik yemek yedik. Bedeviye dedim
ki bir dua eder misin? “ Bedevi, bir şey bilmiyor ki. Demiş ki “Konstantiye de
ki halifemizi de sen koru Ya Rabbi!” Abdülhamit için.
40- Ahmet Şimşirgil: Pan-İslamizm politikası diye şimdi diyorlar, siyaset falan. Aslında bu
bir politika değildir. Bu Abdülhamit’in şahsiyetidir. Osmanlılar ehli sünnet, Hanefi
inanca sahip ve başlangıçtan itibaren bunu koruyan bir devlettir. İngilizler son
dönemlerde bunu yıkmak için bozuk din adamlarını etrafa yayıyorlar. Bunu yapınca
da Abdülhamit Han kadar kitap bastıran , dağıtan ikinci bir padişah daha
yoktur. En fazla onun döneminde yapılmıştır. Hatta İlmihaller köylere kadar
gitmiştir. Hatta Japonya’ya Ertuğrul
gemisiyle dini kitaplar yollar. Bu onun inancıydı ve halifelik gereğidir.
41- Prof. İhsan Süreyya Sırma: Hicaz demir yollarını yaptırıyor(borç içinde olduğu için
devlet sponsor ile yapılıyor) ama Almanlara diyor ki “10 yıl sonra tüm bu
fabrikaları (vs.) bize vereceksiniz. O şekilde yapılacak.” Ama maalesef,
Jön Türkler bırakmadı, sultanı devirdiler. Ama Medine’ye kadar gitti ray. Amacı Müslümanların
rahatça hacca gitmesini, buluşmasını, konuşmasını sağlamak. Hatta diyor ki “Mekke’ye
ulaşınca ben hacca gideceğim.”
42- Sultan o yöre (Siirt) hakkında harita
yapmış. Hatta benim çocukluğumda da geldiler köyler de İngilizler, Amerikalılar
sondaj vurup, kapatıp gittiler. Ama geçtiğimiz günlerde Siirt’e verimli bir
kuyu açıldı. Bunları sultanın haritalarından esinlenerek yapıldı.
43- Ahmet Şimşirgil: Yabancılar geliyor. Tarihi kazı çalışmaları yapmak istediklerini söyleyip
izin istiyorlar. Padişah izin veriyor ve yanına da bir adam verip takibe
aldırıyor. Adamlar doğuda kazılar yapıyorlar falan ve hediyeler gönderiyorlar
padişaha eski eserler. Bir gün dikkatini çekip inceletiyor ki tarihi eser
yerine eskitilmiş eser çıkıyor. Sahte yani. Araştırıyor adamlar bir yerleri
kazıp kapatıyorlar. Petrol aradıklarını anlıyorlar. İngilizleri çıkartıp Alman mühendisleri, Türk
mühendisleri gönderiyor ve çalışmalar yaptırarak bu haritaları ortaya
çıkartıyor. Tek tek tespit ettiriyor. 1974’de buraları Amerikalılar açtılar.
Yabancılar petrol arama izni çıkmıştı o zamanlar. Açıp kapatıp “Verimli değil,
petrol yok.” Deyip gidiyorlardı. Musul ve Kerkük petrollerinden anında haberi
oluyor ve petrolün olduğu bölgeyi kendi öz parası(kişisel hazineleri vardır
padişahların. Aylık maaş alırlar.) ile satın alıyor. Filistin’i de; satılmaz kararları koydurdu. Yarın
oralara müdahale etmesi gerektiğinde dünya hukuku gereği edebilmek için yapıyor
bunu.
44- Prof. İhsan Süreyya Sırma: Evet. Abdülhamit Han siyah çarşafı yasakladı. Bir gün Cuma selamlığından
çıkarken birkaç kadın görüyor böyle soruyor “Bu Hristiyanlar burada ne yapıyor?
Rahibelerin işi ne? ” Adamlar diyor “Padişahım onlar Hristiyan değil, Müslüman.”
Bunun üzerine siyah çarşaf yasaklanıyor. Beyaz ya da başka renk giyin. Mesele bu.
Rengini değiştirmiştir. Rahibelere benzettiği için. Erzurum da hala beyaz
giyerler.
45- Ahmet Şimşirgil: İttihat ve Terakki iktidara gelirken şöyle bir düşünceleri var:
Abdülhamit ne yaptıysa biz tersini yapacağız. Tüm yaptıklarının yanlış
olduğunu düşünüyorlar(çok tanıdık geldi. :D ). Ve ne yapıyorsa değiştirecekler.
Akabinde (tahttan indirdiklerinde) neler yapıyorlar bakalım: İlk olarak sultan,
balkanlarda kiliseler ayrılığını körüklüyor.
Bunlar gelince bunlara göre “tek millet” olması gerek herkes. Sanki 1000
yıldan sonra herkes bir anda Rumluğunu vs. unutacak. Bunları birleştirdiler.
Bunun sonucu olarak Balkan harpleri ortaya çıktı. Sonuç malum. İkinci olarak
Filistin’de toprak alımı yasaklanmıştı. Onlar serbest bıraktılar. İsrail
kuruldu. Sonuç ortada. Üçüncü olarak
Şerif Hüseyin’i 25 yıl boyunca yanında tutmuştur padişah. Bunlar ise onu Mekke’ye
yönetici olarak gönderdi, o da bir süre sonra isyana sürüklendi.
46- Donanma için Abdülaziz Han zamanında
en büyük 3.donanma denir. Devlet Abdülhamit Han tahta çıkmadan önce iflasını
ilan etmişti. 1877-78 Rus Savaşına girdi Osmanlı. Ruslar karşısında nasıl bir faaliyet gösterdi
donanma? 3.büyük denilen donanma Ruslara karşı ciddi bir başarı gösteremedi. Battı zaten. Donma da İngiltere’den alınmıştı.
Bağımlı hale gelinmiş dışa karşı. Kim verecek? Kim gönderecek yenisini? Ne
yapacak; donanmayı gezdirecek mi? O da
para. Devlette para yok.
47- Prof. İhsan Süreyya Sırma: O zamanlar ortada çürüyecek donanma yoktu aslında. Babası 15
yaşındayken tahta getirildi. Kandırıldı. Mustafa Reşit Paşa “bir saray yaptıralım”
diyerek Fransa’dan borç alındı ve Dolmabahçe Sarayı yapıldı(ilk borçlanmalar). Onun
borçları da oğluna kaldı. Oğlu da onu ödemek için neler çekti. İttihatçılar Mustafa
Reşit paşayı göklere çıkartıyorlar ama! Paşa, Tanzimat Fermanını 15 yaşındaki
çocuğa imzalattı. Ondan sonra Dolmabahçe sarayının borçları…
48- Ahmet Şimşirgil: 360 milyon civarındaki borç, Abdülhamit tahttan indirildiğinde 30 milyona
düşmüştü. Diğer tarafta ise Filistin’de belli bir toprak karşılığı tüm
borçlarını silmek isteyen dış güçler.
49- Mustafa Kemal bir dönem İttihat
Terakki içindeydi ama sonra baktı ki asker falan siyasete bu denli bulaşılıyor,
tehlikeli görüp ayrıldı.
50- Prof. İhsan Süreyya Sırma: Kitaplarda bizlere ne öğretmişler.
İşte Mustafa Kemal 1919’da gemiyle Samsun’a kaçtı. Daha sonra arşiv belgelerine
göre Atatürk diye bir kitap yayınlandı başbakanlıkta(12 Eylül Sonrasıydı).
Bilmeden yaptılar herhalde bunu. Orada Mustafa Kemal’in 20 Mayıs 1919’da Samsun’dan
Vahdettin Han’a “Emrinizdeyim” diye bir
telgraf var. Dolayısıyla kaçma falan yok. Vahdettin göndermiş onu Anadolu’ya.
51- Ahmet Şimşirgil: Vahdettin Han, Mustafa Kemal’i Anadolu’ya gönderiyor. Bu, bugün net ve
açık. Hatta İstanbul’da bütün alimleri topluyor. Tekke şeyhlerini topluyor. Ve özel
olarak Anadolu’da çarpışan Kuvayi Milliye güçlerine dua edilmesini istiyor. Ha daha
sonra siyaset icabı karşı karşı falan gelmişlerdir. Onun olayı ayrıdır. Ama bunlar
anlatılırken birine vatan haini diğerine bilmem ne diyerek doğruya ulaşamayız.
52- Prof. İhsan Süreyya Sırma: Paris’te araştırma yaparken, Sultan
Abdülhamit Han hakkında ne buldum biliyor musunuz? Divan-ı Abdülhamit Sami.
Şair olduğunu bilmiyordum. Selanik te
iken yazmış. Kitabın resmini istedim. Dediler dışarıya veremeyiz siz getirin
fotoğrafçıyı. Gittim getirdim. Ne o bayan, adam var ne de kitap. Dediler yok
öyle bir kitap.
0 yorum:
Yorum Gönder