23 Ocak 2016 Cumartesi | By: YeniAy M.

Tanrı'nın Islak Kadınları




UYARI: Kitap hakkında bilgi içerdiğini unutmayınız.


"Siz ne kadar görmek istemesiniz de onlar orada!"


KÜNYE

Yazar: Melike Melis
Yayıncı: Uğur Tuna Yayınları
Sayfa: 207
Baskı Yılı: 2015

Meryem’in girdiği köhne labirentten çıkmayı başarması takdire
değerdir! Kahramanımız yaşam mücadelesinde kendisine ait çok
şeyden vazgeçmek zorunda kalsa da, gösterdiği azim ve güçlü iradesi
ile kutlanmayı hak ediyor. 
Hikayelerin sonu genellikle karamsarlıkla, tıpkı -Kerem’in
yanıp kül olması- gibi biterken burada ümit ve iyimserlik kazanmıştır.
Uzun yolu seçip Meryem’i tekrar yaşama katarak ezber bozan;
insanlığın bağrında çıban gibi acı veren sosyal yaralardan birini
başarıyla deşen yazarına teşekkürler!
Tekin ÖZDEMİR
Yazar

Yazar dostum Melike, bu kitabında fuhuş bataklığına düşmüş kadınların hikayelerine yer vermiş. Kitap bittiğinde bu kadınlar çok üzüldüm ve duygusallaştım. Onların yalnızlığını, acılarını içimde hissettim; ya ben böyle olsaydım? dedim. Kaldırılması çok güç bir yük bu. Eğer el uzatılmış veya en başta korunmuş olsalar kim bilir, ne güzel bir yaşamları olurdu; bam başka Meryemler, Sevgiler, Meltemler karşımıza çıkardı...

Çoğumuzun görmediği, görmezden geldiği bu kadınların her birinin kendilerine ait acı dolu bir hikayesi var. Belki karşımıza çıktıklarında 'kötü kadın' damgası koyuyoruz ve iğreti ile bakıyoruz ama, şöyle düşünmek gerekmez mi?

"Hangi kadın bile isteye, zevk alarak kendini başkalarına satar?"

Bir kadın olarak, aksinin olacağını düşünemiyorum, bu yüzden fuhuş bataklığına sürüklenen her kadının 'kendi rızası dışında' orada olduğunu asla ama asla unutmayın! Bu yüzden lütfen onları gördüğünüzde "mikrop" gibi davranmayın ve imkanınız var ise kurtulmaları için yardım edin; inanın çok büyük sevaba girersiniz. 

Maalesef bir insan olarak en büyük sıkıntım, bu insanlara yardım edememek. Onlar hatta biz bile, insan olarak görülmekten ziyade KADIN olarak görülüp, farklı ve aşağı bir tür gibi muamele görmüyoruz muyuz? Tamam, belki ben gibi çoğunuz çok daha şanslı. Hamdolsun Rabb'ime. Bu yüzden böyle muamele ile ya hiç karşılaşmadınız ya da bir iki kereden fazla sizi aşağı gören bir sözde erkeğe sözde insana denk gelmediniz ama bu acı gerçekleri değiştirmiyor.

Diyeceksiniz ki devlet ne iş görüyor? O yapsın bir şeyler. Bir kısmınız buna şöyle cevap verebilir; alttan altta devlet destekli zaten! Böyle eleştirenlerin haklılık payları yok değil; 1990 yılında Gaziantep Belediye başkanı Celal DOĞAN, o zamanın parasıyla 10 milyara genelev yaptırıp, kurban ile açılışını yapmıştı. Ona göre bu da işti ve utanılacak bir şey yoktu. Elbette siyasetçilerden biri "Madem çok güzel bir iş karınızı kızınızı da çalıştırın." deyince su koyu vermişti. İş kendi kadınına gelince o güzel iş, bir anda namussuz bir iş olmuştu. Bir devletin genelevlerini destekleme politikası tamamen başa geçen iktidarların zihin yapıları ve yaşama bakışları ile ilgilidir. Bu yüzden iktidar değiştikçe -farklı bir zihin yapısı gelir ise- bu ve benzeri konulardaki devlet politikaları da değişiyor. Örneğin bugün Küba'nın başat gelir kaynakları; turizm ve fuhuştur. 20. y.y.'da Fransa'nın ekonomisinin çökmesini engelleyen gene devletin fuhuş politikası olmuştur. Bunları 'iyi yanları' manasında söylemiyorum; erkek egemen dünyanın kadınları mal gibi görüp kullanmasından ve bundan maddi manevi çıkar sağlamasından dem vuruyorum!

Kadının mal gibi görülüp kullanılması sadece fuhuş ile de sınırlı değildir. Bugün sanat adı altında kadınların soyulup, modern fahişelere çevrilmesi de bedenlerinin sergilenmesi de kadının 'meta' haline birer örnektir. Dahası kadının kendini bunu gönüllü yapmaktadır, maalesef.  Ne de olsa arkasında "sanat" gibi kutsal(!) bir kavram vardır. Bu sözde sanatçı kadınlar, sanat aşkına(!) bedenlerini soyup, gösterip, rol arkadaşlarının rolden de olsa altına yattıktan sonra karşılığında para ve ün kazanmaktadır. Bunun adı modern fahişelik değil midir? (Gerçi bu duruma erkek sanatçıları(!) da sokmak gerek ama ağırlık kadının üzerindedir, erkekten fahişe olmaz ya! ) 

Fuhuş bataklığındaki kimi kadının da 'öğrenilmiş çaresizlik' olarak tanımladığımız, başına geleni kabul edip yaşamaya devam etme, sendromunu da unutmamak lazım. Tamam, fuhuş alanında çalıştırılan kadınların %50'si zorla çalıştırılanlar olsa da kalan %50'si bir şekilde bu bataklığa sürüklenmiş ve burada kalmaya alışmış ve başka ne yapacağını, nasıl yapacağını bilmeyen, o gücü kendinde bulamayan kadınlardır. Her gün kocasından dayak yiyip, gıkı çıkmayan kadınlar gibi yani...

Muhakkak ki devletin bu fuhuş işine bir el atıp, önünü arkasını yanını kesmesi lazım. Maalesef dünyadaki devlet politikalarına göre işlerine gelmiyor. Ülkemizden başlayalım biz, onlara sonra sıra gelsin diyorsanız da sanmayın ki asıl ikna etmeniz gerekenler siyasetçiler... 2004 yılında bir vatandaş, halkın 'zina yasası' olarak bildiği, ağırlık olarak(yanlışım yok ise eğer) eşlerin cinsel aldatma halinde ceza yemesini ön gören bir yasaya karşı çıkıp Danıştay'dan iptalini istemişti ve Danıştay, bu uçkuruna düşkün vatandaşın isteğini haklı görüp, yasayı iptal etti. Yasa, siyasilerce yeniden düzenlenip yürürlüğe konmak istense de muhalif bir medya ile karşılaştı ve o anki saldırılar karşısında vazgeçmek zorunda kaldı. 

Bugün devlet yetkilileri çıkıp "Fuhuş suçtur, genelevler kapatılacaktır!" dese; sigara satışı ve içimi yasaklanmıştır! demiş gibi bir tepki ve direnç ile karşılaşacaktır! Bilmem anlatabildim mi? Yani bizim en önce uçkuruna düşkün(bağımlı) erkeklerden ve erkeklerin bu halinden memnun kadın güruhlarının sesini kesmemiz lazım! Maalesef gerek siyasi gerekse bu düşkünlükleri sebebi ile bugün böyle bir harekete karşı çıkacak binlerce insan var. Sapkın zihniyetler değişmediği sürece eyleme geçmek de zor olmaktadır. Ama bunlar yüzünden de beklemek de olmaz! 

Azınlığın sesinin kesilmesi ancak çoğunluğun ses çıkartması ve azınlığı baskı altına alması ile mümkün olur; yoksa azınlık çoğunluğun sesi gibi gür çıkar. Bu mücadeleye giriştiğinizde en yakınınızdaki kişilerle bile savaş vereceğinizi unutmayınız! Bazıları midenizi dahi bulandıracak! Ama evet, haydi yapalım! Bu pisliğe bir son verelim! Sancı çekmeden pisliklerden kurtulmamızın imkanı yok!

Güzel kardeşim Melike Melis, Allah senden razı olsun, böyle bir acı gerçeği dile getirdiğin ve görüp duymak istemesek de gözümüze soktuğun için çok teşekkür ederim. Sağ olasın. Başarılarının devamını dilerim canım.

Puan: 10/10

Fiyat: 12 Lira