25 Kasım 2013 Pazartesi | By: YeniAy M.

Saplantı (Bir Arum Romanı)

BU KİTABA DA GÖZ ATIN: SULTANLARIN GÜNLÜĞÜ- AY ve GÜNEŞ'İN SALTANATI



UYARI: Kitap hakkında bilgi içerdiğini unutmayınız. (+18 yaşa hitap eden bir kitap-mış :P )

Bir Arum ile tanıştınız mı? Hunter diğerlerine pek benzemiyor. Ya da Arumlar bizim sandığımız gibi değiller mi acaba? ;)



Saplantı kitabı, Lux sersinin yan kitabı olma özelliği taşımakta. Ondan tamamen bağımsız ama her zaman göbek bağı ile birbirine bağlı bir kitap diyebiliriz.

Konumuz ise Lux'ün 4.kitabı Köken  'de Luc'un mekanında karşılaştığımız "Hunter" ismindeki bir Arum ve Serena Cross ismindeki bir insanın ilişkisi. Yalnız öyle böyle bir ilişki değil bu! :D

Serena Cross, günün birinde en iyi dostu Mel'in kendisine anlattığı çılgınca şeylerin onun hayatını kökten değiştirebileceğini nereden bilecekti ki? Zaten biliyor olsa da pek bir şey değişmezdi, değil mi? ;) Kaderden kaçılamaz Serena! ( :D )

Arkadaşı Mel'in ilişkisi olduğu bir genç ve ikizi arasındaki tartışma sonucunda, kız sadece ailenin uzaylı olduğunu değil, aynı zamanda da "Kartal Projesi" isminde bir tertibinde şahitliğini de yapar. Bunu da gider arkadaşı Serena'ya anlatır. Ama o Gece'de bir Luxen tarafından öldürülür. Hem de Serena'nın gözleri önünde. Elbette bir çok sorguya çekilir derken, işin içine de SD girer. Kızı ve öldürülmesi sebebini öğrenince, tüm bunlara tanık olan Serena'yı koruma altına almaya karar verirler. Bir insanı da bir Luxenden en iyi kim koruyabilir, sizce? Elbette bir Arum! Yani, Luxen'leri avlamak için yaratılmış ikinci uzaylı canlılar. Bunun içinde kıza en yakın mekanda olan-o sırada bir tatil için defolup gitmeye karar vermiştir- Hunter ismindeki, SD ile çalışan Arum'a iş düşer. Elbette bundan hiç memnun kalmaz. Yine de bulunduğu şartlar onun SD ile işbirliği yapmaya zorlamaktadır.

Hunter, Serena'yı arkadaşının öldürüldüğü barın otoparkına kadar takip eder, gizlice elbette! Sonunda da kendisini tanıtmak adına kızın karşısına çıkar. Serena bu yeni yabancıdan ilk başta korkar. Çünkü onu öldürmeye geldiğini zanneder. Sonra öğrenir ki SD çalışanıdır ama korkması geçmez. Çünkü ne de olsa Hunter bir Arum'dur ve insanların içgüdüleri onlardan uzak durmaları için uyarı vermektedir. Ama genç kız bu adamdan çok etkilenir hatta baya baya etkilenir. Genelde ha deyince etkilenmeyeceğiniz şekilde etkilenir.  :P "Doğrudan eve git Serena!" der Hunter ve bir anda gözden kaybolur. Zaten korkmuş Serena hızla arabasına atlar ve basar gaza gider.

Eve gittiğinde ise onu kötü bir hediye beklemektedir. O gece arkadaşını öldüren Luxen oraya gelmiştir ve hiç zorlanmadan eve girer(hayalet gibi duvardan muvardan geçiyor bunlar be!). Tam kızı öldürecektir ki Hunter içeri damlar ve Luxen'i öldürür. İkisinin de "gerçekten de!" bir uzaylı olduğunu gören yeni yetme (ilk kez uzaylılar ile karşılaşana böyle diyorum.) kızımız Serena elbette çok doğal bir tepki verir; kriz geçirir! Hunter ise herhalde hiçbirimizin o an aklına gelmeyeceği bir şey yapar. Kızı tuttuğu gibi öper. Ama hayır! Basit bir öpücük değil. Bildiğin kızı içine çeker. Arumların insanlardan beslenme şekli bu; ağzından yaşam gücünü emmesi. Bu Serena'yı kendinden geçirir ve yeni yetme uyandığında iki gün geçmiştir bile. Bu arada söylemek lazım ki Hunter utanması olan biri değil. İnce düşünceli bile denmez. Yazarımızın tüm erkek karakterleri gibi o da bir "öküz"

Hunter onu, kendi evine, Batı Virginya'ya getirmiştir. İçinde bulunduğu duruma anlam vermeyen Serena, Hunter'ın ona her şeyi açıklaması ile daha da endişeli bir haline girmiştir. Öyle ki uyandığının ilk gecesi, Hunter çalışma odasındayken, evden kaçar. Kaçar da en yakın yerleşim yeri kilomterelerce uzaktadır ve buradaki evlerde de genelde kim yaşıyor artık siz tahmin edin. ;) Hunter gibi bir Arum olan Dex (ki hiç öküz değil, bence. :D ) kızı görünce Hunter'ı arar. Hunter Dex'in evinin oraya geldiğince ise Serena pes etmiş bir şekilde, verandada oturuyordur bile. "Gelecektim." der. Evet, gelecektir. Çünkü kaçmasının ne denli mantık dışı olduğunu, kaçarken gayet iyi anlamıştır. Bizim oğlanda kızı tuttuğu gibi eve geri götürür ama sinirlidir de. Kıza çikolata yedirir, zorla! Benim elimden de zorla alıyorlar, iyi mi! :'( Şimdi neden zorla yediriyor diyeceksiniz? Çok önemli bir ayrıntı sayılmaz ama söyleyeyim. Bizim kızı içine çekti bu oğlan, malum. Şeker ihtiyacı var kızın. Aslında Hunter çok iyi bir diyetisyen olabilir. Biz çikolata yeriz. O da yaşam gücümüzü emer. Böylece şeker bedenimizde fazlalık olarak depolanmaz. Nasıl fikir? ;) Yalnız fena emir edip duruyor: "Ye! Ye! Ye!" Sonunda bir küfür savurup, yemeği kafasına geçirme hissi oluşuyor içinizde.

Kız kendi hayatını kurtarma derdinde iken Hunter'ın derdi de başkadır. Tipik bir erkek işte, öküz yani! Öküzlük çok ciddi bir derttir! Doyumsuzluk da var bu herifte. Gerçi kızda da varmış, gördük. O gece, o çikolata anında bizim Hunter gider kızı öper! Ah! Kızın tadını da sevmiştir, demeden geçmeyim. Tadına bakma arzusu var, yeniden ve yeniden ve her şekilde. Dedim ya öküz! Bizim Serena'da dünden razı bir şekilde karşılık verir ama Hunter'ın hevesi kursağında kalır. Zira gene kızın gücünü, Serena'nın tabiri ile onu "yemiştir". Gene kendinden geçer ama bu sefer bir sonraki gün uyanır. Ondan sonraki günlerde ise Hunter bir yandan kızdan "sonradan hatırladığı" ya da "saklamış olabileceğini" düşündüğü şeylerin lafını almaya çalışır diğer yandan ise tüm gün kıza yavşama derdindedir ki kızın da farklı yok aslında. Her fırsatı da değerlendiriyorlar.  Ama kızı öldürtme niyetinde olan Luxen Senatör, kızın yerini öğrenmiştir ve onu öldürmesi için başka bir Luxen gönderse de Hunter isminin anlamını iyi taşıyor. Birkaç bilgi edindikten sonra Luxeni öldürür.

Serena ise bir şey hatırlamıştır. Mel o gün şahit olduğu her şeyi bir mektup olarak yazmış ve kendisine postalamıştır. Bunu Hunter'a anlatır ve eve geri dönerek postahane kutusundan mektubu alarak daha neler olduğunu öğrenmek ister. Hatta bu bilgiyi kullanarak senatör'ün bir çeşit ceza almasını sağlamayı da ummaktadır. Bir gece ansızın SD adamları gelir. Hunter'a kızın artık gerekli olmadığını ve senatör ile anlaştıklarını ama risk almak istemediklerini, bu yüzden de kızı öldürmeye geldiklerini söyler. Hatta istiyor ise kızdan beslenerek bunu da kendi yapabileceğini de. Ama Hunter hakkında bilmedikleri bir değişim vardır. En başta hiç umursamadığı bu değersiz insan hayatı, bir anda onun için en önemli hayat olup çıkmıştır. Kıza aşık olmuştur. Ve böyle bir adamın sevdiğine karşı böyle bir teklifte bulunmak da hiç akıllıca değildir.

İki SD casusunu öldürdükten sonra Dex'den aldığı araba ile üçüzünün yaşadığı yer Atlanta'ya gitmek için yola çıkarlar. Ama önce uğramaları gereken bir yer vardır. Hunter gücünü arttırması için bir opal taşımaktadır ama bu izleme cihazı yerleştirilmiş bir bilektir. Bu yüzden bilekliğini yok etmiştir. Luxenler ve fazlası ile savaşacak ise opal taşına ve paraya da ihtiyacı vardır. Böylece Luc'un mekanına giderler ve taleplerini ve nedenlerini sıralar. Luc istediklerini verecektir ama ancak bir gün sonraya. O gece Paris'in evinde kalırlar ve her fırsatı değerlendirikleri gibi bu fırsatı da değerlendirmektedirler. O gece de Serena (artık yeni yetmelikten çıktı!) mektup konusunu açar ve Hunter ile araları bozulur. Çünkü kızın incinmesini istemez ve bundan endişelenmektedir. Mektubun içeriği de önemli değildir. Hiçbir şeye değmez ama ikisi de sinirden birbirlerine sert sözler söylerler. Ertesi gün tekrar Luc'un mekanına gittiklerinde bilin bakalım kim ile karşılaşırlar?

Ay! Ay! Ay! Bizim bir diğer aşık çocuğumuz "Deamon", endişeli ve öfkeli bir halde oradadır. Ve Köken kitabını okuduysanız, olayın nasıl geliştiğini biliyorsunuz. Elbette bu sefer Serena'ın gözünden göreceğiz. İlk tanışmanın ardından herkes kendi yoluna gider(bence 5.kitap da birbirleri ile yeniden karşılaşacaklar ve bence arkadaş bile olabilirler. İki öküz ne de iyi anlaşır! :) ). Luc zamanında ona iyilik yaptığı için tüm isteklerini verir ama fazladan bir iyilik de yapacaktır. Elbette zamanı geldiğinde ona yardım etmesi karşılığında! Bir Arum'un Opal taşının etkisinden yararlanması için önce bir Luxen ile beslenmesi gerekmektedir. Onu besleyecek bir Luxen(nedendir ister bilemedim. Ya adam mazoşist ya da Luc'a iyilik borcu olanlardan.) getirir. Ama öldürmeme karşılığında. He ya! Beslenirlerken öldürmeleri gerekmiyormuş ama nefretleri onları öldürmelerine sebep oluyor. İki ırkın arasındaki savaş olayı da çok başka bir boyut. Hatta diyebilirim ki masum olanlar, mazlum olanlar, mağdur olanlar bizim Luxenler değil, Arumlar. Bunu senatör ile tanışınca da anlayacaksınız.

Kızımız ve oğlanımız(ikilimiz) postayı alırlar ama başka bir Arum'un varlığını hisseden Hunter birkaç dakika dahi olsa kızın yanından ayrılır ama ayrılmamalıdır. Geri döndüğünde kız Luxenler tarafından kaçırılmış ve senatöre götürülmüştür. Hunter kıza ulaşana kadar da bir hayli Luxen öldürüp, beslendi. Acayip güç dolu oluyorlar o zamanlar. Bizim oğlan hepsini,senatör dahil, öldürür ve kızı kurtarıp, Atlanta'ya gider. Artık güvendedirler. Ama Serena'ın içine dert olan şey ise Luxenlerin diğer Luxenler ile iletişime geçip, muhtemel bir istila olayı tertiplemeleridir. Lore (üçüzlerden biri ki diğeri Sin ile de tanışacaksınız ama bizim oğlan onu reddediyor.) SD'nin bunu öğrenmelerini sağlayacağı, içlerinde güvendiği ve saklanmasına yardım eden biri olduğunu söyler. Fakat Köken kitabından biliyoruz ki SD zaten tüm bunları ve fazlasını bilmektedir. Bizim bu kitap da öğrendiğimiz ise Luxenlerin bu istila olayında kökenleri de kullanma niyetinde oldukları. Bu durumda Archer ve Luc bu işin içinde mi yoksa onların derdi gerçekten de başkamı? Göreceğiz!


Kitap hakkındaki genel görüşüm: Yazarımız her zamanki gibi harika bir akıcılık ile hikayesini bize sunmuş. Sıkıldığınız tek bir an bile olmuyor ama Lux serisinde olduğu gibi kahkahalar attığımı söyleyemem ama zaten böyle bir şey amaçladı mı ki? diye de sorabiliriz. Neyse. Önemli değil zaten kahkaha.

Kitap bize Luxen ve Arum arasındaki düşmanlığın sebepleri ve olaylara bir de Arumlar tarafından bakma imkanı veriyor. Bu açıdan, bu kitabı değerli buldum(Lux serisi çevresinde değerlendirdiğimde). Luc haklı. İki tarafta da "masum uzaylı bebekler." var.

Yalnız yazarımızın her zaman, inatla devam ettirdiği bir alışkanlığı burada da devam ediyor. Bir noktayı çok fazla uzun işliyor. Biliyorsunuz Lux'de sürekli olarak "aşık değil, uzaylı şeysiz yüzünden" ve "üzgünüm, pişmanın, benim yüzümden." gibi  duygu işlemeleri ile karşı karşıya kaldık ama bıktıracak derecede. Bu kitap da ise duygu değil ama fiziksel yakınlaşmaları aşırı kaçmış bence. Hatta kitap da bu betimlemeler, ana konuyu gölgede bile bırakmış. Tamam, okuyucuların o betimlemelerde pek şikayeti olmayacaktır ama işe daha bir uzman gözü ile bakarsak, aşırı kaçılmış. Betimlemeden kastım ayrıntılar değil. Zaten okur kitlesi ergenler değil. Aynı betimlemelerin aşırı derecede tekrarından bahsediyorum. Yani kitabın yarısından çoğu bu ikilinin cinsel hayatını konu almış. Kitap bu yüzden mi yazıldı? diye soruyoruz, hali ile. Amaç bu ise tamam, lafım yok. Başarmış. Ama değil ise aşırılıklardan kaçmalıymış.

Kitap Okuma Önerisi:  Bence alınmalı ama yetişkinler tarafından.

Puan: 10/8
Kitap Fiyatı: 19
KARAKTERLER


Hunter. Yakışıklı ve güçlü Arumumuz. Tam bir avcı, gerçekten de! Kolay kolay alt edilebilecek biri değil. Hükmetmeye bayılıyor. Emir almaktan hoşlanmıyor ama emir vermeye gelince bol keseden saçıyor. Bu huyu sizi sinir eder. Öküzgillerden zaten. Luxenlerden nefret etse de Luxen ve Arum arasındaki savaştan kendini bağımsız sayıyor, üçüzlerinden biri olan Lore gibi. Diğer üçüzü Sin ise bu durumdan rahatsız ama ikisi de bu oğlandan uzak durmayı seçiyorlar. Anladığım kadarı ile özellikle de Luxenler tarafından öldürülen kız kardeşlerinden sonra. Evet, bunlar dördüz doğuyorlar belli ki. Yazık o analara :D   Fakat isimlerinin baş harflerinde bir uyum yok luxenler gibi. Hunter'ın hayatı korumakla görevlendirildiği bir kız ile değişir. Serena'ya aşık olması ile tüm hayatı onun çevresindedir artık.

Serena Cross. Sarışın, güzel kızımız. Hunter'ın deyimi ile tadı "güneş" gibi ve sarı saçları da ona güneşi hatırlatıyor. Ne de olsa Arumlar soğuklar. Bu yüzden sıcağı seviyorlar. Yeni mezun olmuş, birkaç yıllık rehber öğretmeniydi. Ta ki en yakın arkadaşı uzaylılar tarafından öldürülüp, Hunter ile tanışana kadar. Güçlü bir karakteri var, onun düşündüğünden de! En azından Hunter böyle düşünüyor. Emir almaktan hoşlanmayan kızımızı Hunter'ın emir verme sevdası yüzünden sinir dolu günler beklemekte ama öküzgillerden olması, Hunter'a aşık olmayacağı anlamına gelmiyor. Ailesi gelirsek. Annesinin yıllar önce soyguncularca öldürülmüş olmasından başka pek bir bilgi sahibi değiliz.


Dex. Öküz olmayan erkeklerden(yani öyle duruyor). Bir Arum, elbette! Hem Hunter'ın komşusu hem de yakın arkadaşı(ya da ona yakın bir şey). Belli ki Hunter'ın aksine insanlar ile daha iyi uyum sağlamış. İnsan bir kız arkadaşı var. Biz yemelik ya da takılmalık diye düşünürken meğer kıza aşıkmış. "Bunun içindeki şey." yüzünden diyor Dex kalbini işaret ederek, Hunter'ın "Peki sen neden onunlasın?" diye sorduğunda. Hunter'a kızın kaçtığını ilk görüp haber veren de, kıza saldırdıklarında(evlerine Arumlar saldırıyor) yardım eden de ve arabasını verip(bir çizik bile olmadan geri istiyor. Porche olunca böyle oluyor. :D ) kaçmalarına yardımcı olan da bu oğlan. Hakkında bunlar dışında bir şey bilmiyoruz. Öğrenir miyiz? Belki, bir gün.


Luc'u anlatmama gerek yok(Köken de anlattım). SD casuslarını hiç. Ya da senatörü. Bu üç tanesi yeter size. Afiyet olsun. :D