10 Kasım 2016 Perşembe | By: YeniAy M.

Hun Kartal Savaşçısı

"Bir Kartal Savaşçısının Doğumuna Şahitlik Edeceksiniz!"


KÜNYE
Yazar Ahmet Haldun Terzioğlu 
Yayıncı: Panama Yayınları
Sayfa320
Baskı Yılı: 2015
TANITIM BÜLTENİ
Atını yorma. Güçten düşmesine fırsat verme. Unutma, en yakın yoldaşın odur.
Atın yoksa sen bir hiçsin.
Yayını koru. Mutlaka yedek yay bulundur yanında.
Yayın yoksa sen bir hiçsin.
Hızını koru. Her sefer bir öncekinden daha hızlı, daha hızlı olmak zorundasın.
Hızlı değilsen sen bir hiçsin.
Yanındaki yoldaşındır. Sen ve yoldaşların birlikte güçlüsünüz.
Yoldaşın olmazsa sen bir hiçsin.
Kartal Savaşçıları, Hun ordusunun gizemli, güçlü, yiğit erleri. Erliğe soyunan her kişinin varmak istediği ufuk. Teoman Tanhu’nun töresini kurduğu, Mete Tanhu’nun sağlam temellere dayandırdığı, her zaman savaşa hazır tutulan birlik. Hun budunun en seçme erlerini barındıran savaş gücü. Yenilmez ordu. Çinlilerin ve bütün Hun yağılarının en büyük korkusu.
Kendince özel giysileri, başlıklarında taşıdıkları kartal tüyü ile diğerlerinden ayrılmaları, donanımları, pusatları, imleri olan yapı. Erleri seçkilerle belirlenen ve us almaz eğitimlerden geçen savaşçıların birliği.
“Kim istemez ki onlardan olmayı?”
Uzun zaman önce elime geçen ama ancak okumaya fırsat bulduğum bir roman. Yazarı da ben gibi Türk tarihi üzerine yazmayı seviyor, hali ile bu şekilde bir sürü romanı var. Tarihi roman severler şimdiden duyurulur. :)

Roman, Gökberk ismindeki Hun Türk'ünün (doğu hun) Kartal Savaşçısı olmak için yola düşmesini konu alıyor. Romanın akışkanlığı fena değil; tarihi bilgiler, obaların yaşam düzeni hakkında bilgiler de çok hoş ayrıntılar olarak yer alıyor diyebilirim. Güzel savaş taktikleri ile birkaç savaş sahnesi, macera seven arkadaşlar için eğlenceli olacaktır.

Araştırınca bu Kartal Savaşçısı olayının gerçek olduğunu gördüm. Aslında tarihte geriye gittikçe Türk Devletleri hakkında bilgimin de azaldığını gördüm. Bu açığı en kısa sürede kapatmam gerek, zira çok güzel ayrıntılar söz konusu tarihte. Yazar, romanda eski kelimeleri de kullanmış ki ben gibi biri için bu, romanın en güzel kısmı. Eski Türkçe kelimeleri öğrenmeyi seviyorum ve elbette kitaplarımda kullanmayı da.

Tekrar romana dönersek, sıkıcılıktan uzak ama öyle heyecan seviyesi çok yüksekte olmadığını söylemem gerekir. Düz ve yüzeysel bir kurgu var karşımızda. Anlatım tarzı ağır değildi ama nasıl anlatayım, bilemedim; dağınık bir tarzı var desem, demek istediğimi tam ifade etmiş olamam galiba ama şimdilik kullanacağım kelime bu; dağınık, karışık... Elbette anlatım tarzı, yazarların kendi tercihidir ve kimse buna laf edemez. Ha kimi okuyucunun tercihi başkadır, orası ayrı. Bunun dışında bir çok imla hatası ve devrik cümle de tespit ettim. Bu üç şey birleşince romanın akıntısını sekteye uğratıyor. Aslında imlaya çok takmam ama bazı şeyler birleşince rahatsızlık veriyor. Yani AMA ve Kİ bağlaçtır ve virgül kullanılmaz ama her defasında kullanmış desem, yanlış olmaz. Bunda da iş editöre düşüyor aslında, yazara değil. Yazarların imlası kötü olabilir de editör ne iş yapar? Hep onlara kızıyorum bu konuda, malum. :)

Yine 3 ila 3,5 arasında kaldığım bir tarihi roman oldu(şu son okuduklarımda hep böyle oluyor.).



 (Soluk renkli fiyat, etiket fiyatıdır. Üstündeki ise internet fiyatıdır.)