UYARI: Kitap hakkında bilgi içerdiğini unutmayınız.
Tarihin kapılarını aralamaya hazır mısınız?
KÜNYE
Yazar: Dr. A. Akif Poroy
Yayıncı: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı
Sayfa: 191
Yazar: Dr. A. Akif Poroy
Yayıncı: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı
Sayfa: 191
Baskı Yılı: 2015
Beni takip edenler tarihe, bilhassa Türk tarihine olağan düşkünlüğümü biliyordur. Yazdığım romanlarda da etkili bir ana unsurdur. Hali ile bir sürü Türk tarihi ile ilgili kitap okumaya özen gösteriyorum, lakin bildiğimiz sıradan tarihten ziyade tarih öncesi ile ilgileniyorum.
Ön-Türkler bu alana giren bir konu. Önerileri olan var ise bana yazsın. ;)
Bu tarz kitapları okurken muhakkak en çok ilgimi çeken ve önemli kısımları çizerim. Böylece bulmam da kolay oluyor. Kitaptaki birkaç noktayı özetleyerek size içeriğini anlatmak istiyorum.
Anadolu toprakları en az 1000 yıllık bir Türk yurdu olarak kabul edilir. Batılılar da bizi bu verimli ve kutsal topraklardan atabilmek, üzerimizde hakimiyet kurabilmek için bizim işgalci olduğumuzu(hatta ülke içinde de bu iddiayı kullanarak bu ülkenin insanları arasında etnik savaş çıkarmaya çalıştılar.) söylerler. Onlar burada kendilerine yer edinip bizi tarihe gömmeye çalışsın, tarihi bulgular bizi bu toprakların yerlisi yapan kanıtları gözler önüne sersin.
Araştırmacı-Tarihçiler arasındaki(bazıları) iddiaya göre Türkler, Anadolu'da en az 8 bin ila 12.000 yıldır yaşamaktadır. Bunun için gerek Türklerin binlerce yıldır kullandığı simgeler gerekse Ön-Türkçe yazıtlar kanıt niteliğindedir. Hatta sadece Anadolu'da değil batıda dahi Ön-Türkçe yazıtlar yer almaktadır.
Yazının 16 bin yıl önce Türkler tarafından icat edildiği, İskandinavya dahil(Odin Efsanesini hatırlayın) Avrupa'da 5000 den fazla yazıt vardır. Türk yazısı çok daha eski olmak zorundadır, zira Orhun kitabelerinde yer alan yazı oldukça gelişmiş bir yazıdır ve bir yazının doğup gelişmesine kadar geçen süre binlerce yıl (en az 3000 yıl) sürmektedir. Hali ile gökten zembille inmediğine göre belli bir süreçten geçmesi gerekecek ve önceki-sonraki hali olacaktır. Ön-Türkçe, Türk yazısının gelişme sürecindeki halidir.
Yunanistan'ın Ön-Türkçe isminin İç-Üy-Ök olduğu ileri sürülmekte ve Yunan kitabelerinde de Anadolu'dan gelen ve demiri çok iyi işleyen bir topluluğun varlığından söz etmektedir. Ama bu toplum MEVSİMLİK gelip gitmektedir.
Dünya tarihinde Türk ismi ile kurulan ilk Türk devletinin Göktürkler değil, Anadolu'da kurulan TURUKKU ve TURKİ krallığıdır şeklinde bir iddia söz konusu. Bu iki isimde devlet-şehir gerçekten de mevcuttur. Lakin Türklerin Kökeni isimli kitapta da bu TURUKKU isminin isim benzerliği olduğunu okumuştum. Belirtmeden geçmeyim. Yine de bu iki iddianın uzmanlarca araştırılması gerektiği aşikardır.
Türkiye'de sayısız şehirde bulunan yazıtlar Ön-Türkçe okunmaktadır ama batı Türkçe hariç her dil ile okumayı denediği için okumayı becerememiş ve "bilinmeyen bir dil" diyerek kestirip atmışlardır. Anadolu'daki yazıtları Çince bile olabilir diye düşünüp deneyen adamların Türkçeyi denememesi kasıt değil de nedir?
Kısa özete en ilgimi çeken konulardan biriyle kapatmak istiyorum; İSTANBUL ismi.
İstanbul'un fethinden önce, 2.Sultan Murat Han zamanında bu kentin
isminin İstanbul olduğu; Constantine isminin uydurma; batı yakıştırması
bir isim olduğu iddia ediliyor bazı araştırmacı-tarihçi yazarlarca. Öne
sürdükleri kanıtlara bakarak bunun oldukça yüksek olasılık olduğunu
kabul ettiğimi söylemem gerekir.
- 10. yy'da (900'lü yıllar) yaşamış tarihçi Mesudi, 'Efembih Vellişref' adlı kitabında bu şehre, halk arasında 'Bulen' ; resmi dilde 'Asten-Bulen' veya 'Estan-Bulen' adının kullanıldığını yazar.
- 14. y.y.'da İbni Battuda, 'İztanbul' olarak yazar,
- Yine 14.y.y.'da (1300'lü yıllar) yaşamış yazar Vartan'ın Emrenice Coğrafyasında 'Esdampol' yazılıdır.
- 15.y.y. (1400'lü yıllar) seyyah J. Slimberg şehrin adını 'İstamboli," 'Stambol' şeklinde kaydetmiştir.
Kuşkusuz kitapta yazanlar, yukarıda üstün körü geçtiğim şeylerle sınırlı değil. Konunun ilgileri için yeterince tatmin edici bir kitap olduğu görüşündeyim.
Yalnız birkaç eleştirim var. Yazar, kitabın başlarında verdiği bazı bilgilerde hata yapmış.
1-Osmanlı yıkıldığında sadece %2'lik bir okuma-yazma oranı olduğundan bahsetmiş(kötüleme için değil.). Osmanlı'da 2.Mahmut'dan itibaren İLKOKUL ZORUNLU hale getirilmiştir. Abdülhamit döneminde de her mahalleye ve şehre muhakkak Sıbyan Mektepleri açılmıştır. Dahası okula başlayan öğrencilerin özel bir kutlaması da vardır.
Osmanlı'da okuma yazma oranı 1914 yıllarında %14 seviyesinde. Elbet bunlar savaş yılları, unutmayalım; nice okullar mezun verememişti. Yani savaş dolayısı okuma yazma oranlarında ciddi bir düşüş oldu zira okuyan yazan insanlarımız şehit düştü. 1923'de bu savaşlar yüzünde oran %7'ye düşer. 1928 yılına kadar da %12 oranına yükselmiştir. Her sene %1 puanlık artış söz konusu. Sonrası harf inkilabı ve okuma yazma oranı sıfırlandı yani %0 oldu. Ondan sonra okuma yazma oranı 1930 yılında 10'u anca buldu.
Osmanlı'da okuma yazma oranı 1914 yıllarında %14 seviyesinde. Elbet bunlar savaş yılları, unutmayalım; nice okullar mezun verememişti. Yani savaş dolayısı okuma yazma oranlarında ciddi bir düşüş oldu zira okuyan yazan insanlarımız şehit düştü. 1923'de bu savaşlar yüzünde oran %7'ye düşer. 1928 yılına kadar da %12 oranına yükselmiştir. Her sene %1 puanlık artış söz konusu. Sonrası harf inkilabı ve okuma yazma oranı sıfırlandı yani %0 oldu. Ondan sonra okuma yazma oranı 1930 yılında 10'u anca buldu.
Unutmayın ki Cumhuriyetin İLK DÖNEMLERİNDE okuma-yazma oranı %10'un altındadır!
2- Atatürk'ün bizzat yazdığı tarih kitaplarının 1950'den sonra içeriğinin çıkarılıp değiştirildiğini yazmış ama bu 1939 ve 1949 yılları arasında İnönü döneminde imzalanan eğitim anlaşmaları ile batı merkezli bir eğitim oluşturulmuş ve kitaplar yok edilmiştir.(gerçi sonraki sayfalarda düzeltir gibi olmuş.)
Puan: 10/8
Kitap Fiyatı: 15 TL
Kitap Fiyatı: 15 TL
DİPÇE: Gündeliğimin temasını değiştirdim. İnşallah beğenirsiniz. ;)
0 yorum:
Yorum Gönder