KÜNYE
Yazar: Selman Kayabaşı
Yayıncı: KTO Karatay Üniversitesi Yayınları
Sayfa: 272
Baskı Yılı: 2017
TANITIM BÜLTENİ
1243…
Asya’dan yola çıkan ve Batı’ya doğru yayılan bir ordu: Moğollar.
Buhara ve Horasan’dan sonra Anadolu’yu istila etmek için Selçuklu topraklarına girdiler. Şehirleri, kervansarayları, kütüphaneleri yakıp yıkıyorlardı. Türk ve İslam medeniyeti tehdit altındaydı. Selçuklu Hakanı ve Abbasi Halifesi kollarını Konya’ya ve Bağdat’a uzatan akına karşı ortak bir karar aldı. Halife’nin Başdanışmanı Ömer Sühreverdi, gizli bir pusulayla Bağdat’tan Konya’ya gönderildi. Pusula, tarihin akışını değiştirecek büyük bir planın ilk adımıydı.
Halife’nin mesajı Sultan Alaaddin Keykubad’ın sırdaşı Emir Celaleddin Karatay’a ulaştığında Ahi Teşkilatının, Fütüvvet Teşkilatının ve Bacıyan’ın içinde olduğu yeni bir dönem başladı. Konya, canı pahasına Moğollara direnecek, başarılı olamazsa Ahiyan ve Bacıyan yeni bir devlet kurmak için harekete geçecekti.
Sultan Alaaddin Keykubad’ın sarayında, Ahi Evren’in Ahi ocağında, Sadreddin Konevi’nin dergâhında ve Fatma Bacı’nın zaviyesinde bir devletin yıkılmasını, yeni bir devletin kurulmasını anlatan Direniş: Karatay, devlet-i ebed müddet inancının Karatay Medresesi etrafında nasıl şekillendiğini anlatıyor.
Payitaht Abdülhamid ve Kurtlar Vadisi Pusu dizilerinin danışmanı, Selman Kayabaşı’nın kaleminden...
Sinemasından sonra kitabını almaya karar verdiğim ve zaten kitabından da filmiyle haberdar olduğum eser... Sanırım yazar, filmin de senaryosunda kalem sallamış. Baştan söyleyeyim; film ve kitap arasında çok az benzerlikler var. Şimdi diyebilirsiniz; genelde zaten filmler, kitaplarından farklı olur ama öyle bir farklılık da değil. Baya baya farklı, hatta filmle benzer kısımları %1-2 desem yeridir. Kısacası film ve kitap kurgusu tamamen farklı iki kurgu; film, kitabın alternatif senaryosu yani. Yazar, kitabı öyle yazmasaydım böyle yazardım der gibi kaleme almış film senaryosunu ve doğrusu kafadan söyleyeyim, filmin kurgusunu daha çok sevdim. Kitabı, filmi ile karşılaştırarak devam edeceğim...
Yani evet, filmini izleyen okuyucularımız; kitapta Noyan'ın oğlu ve evlatlıkları Börke'yi ve Olcayto'yu; Karatay'ın oğlu Kutay'ı falan beklemeyin. Oysa bunların hikayesini kitapta daha geniş ve ayrıntılı okumayı umuyordum. Kitapta tam da tarihte olduğu gibi Curmagun Noyan ve Baycu Noyan ile karşılaşıyoruz ama filmde sadece Noyan ismiyle, belirsiz bir komutan vardı. Türkan falan kitapta yok; Ahi Evren ve karısını görüyoruz ama filmdeki kadar etkin değiller. Filmde Sultan Alaaddin'i zehirleyen kişi adı çok bilinmeyen emirlerden biriydi(ismini bile hatırlamıyorum) ama bu işi kitapta Saadettin Köpek yapıyor ki kitabın en az yarısı zaten onun yediği naneleri ve yeni toy/çocuk sultanın basiretsizliği işlenmiş; Gıyasettin'in basiretsizliği filmde de aynen işlenmiş. Neden bu adamı sürekli böyle tü kaka işlemeye heves edinilmiş, bilemiyorum, neyse. Son bir farklılığı da vurgulayayım; filmde Karatay Medresesi merkezi yerde yer alıyor ama kitapta o kadar da değil.
Kitap, oldukça uzun bir zamana yayılan bir hikaye anlatıyor, bu yüzden filmde olduğu gibi hızlı geçişler sezinlemeniz mümkün; ilk başta rahatsız oldum ama sonra gerekli olduğuna kanaat getirdim, öyle ayrıntılı vs. anlatılsa idi kitap muhtemel odur ki okuyucuyu sıkabilirdi. Kitap sonlarında, filmde olduğu gibi, Kayı obası ve Ertuğrul Gazi'yi görüyoruz; devlet haberini ona getiren ise filmdekinden çok farklı bir kişi, doğal olarak heyecan kaçmasın diye, yazmayacağım.
Aslında kitap, bir devletin; hırs ve ihtiras uğruna nasıl da güzel parçalanıp, çöktüğünü anlatıyor. Kısacası bir devleti yıkacak sebeplerden bir kısmını güzelcene işlemiş, ders çıkartmak şart, bilhassa bizim siyasilerin ve devlet görevlilerinin. Bu yönden oldukça faydalı bulduğum bir eser.
Son yıllarda okuduğum tarihi romanlar arasında ilk üç sıraya rahatça girebilecek bir roman, yine de öyle çok fazla zevk aldığımı iddia edemem ama sıkıldığımı da söyleyemem. Bende heyecan ve merak uyandırmasa da fazla, kendisini okutuyor. Karakterler bizim kilişe siyah/beyaz şeklinde anlatılmış, aslında yazar ve senaristlerimizin artık bunu aşması gerekiyor; griler içinde karakterler daha bir göz doyurucu ve gerçekçi.
Yazarımıza teşekkür ederiz, kalemine sağlık.
Yani evet, filmini izleyen okuyucularımız; kitapta Noyan'ın oğlu ve evlatlıkları Börke'yi ve Olcayto'yu; Karatay'ın oğlu Kutay'ı falan beklemeyin. Oysa bunların hikayesini kitapta daha geniş ve ayrıntılı okumayı umuyordum. Kitapta tam da tarihte olduğu gibi Curmagun Noyan ve Baycu Noyan ile karşılaşıyoruz ama filmde sadece Noyan ismiyle, belirsiz bir komutan vardı. Türkan falan kitapta yok; Ahi Evren ve karısını görüyoruz ama filmdeki kadar etkin değiller. Filmde Sultan Alaaddin'i zehirleyen kişi adı çok bilinmeyen emirlerden biriydi(ismini bile hatırlamıyorum) ama bu işi kitapta Saadettin Köpek yapıyor ki kitabın en az yarısı zaten onun yediği naneleri ve yeni toy/çocuk sultanın basiretsizliği işlenmiş; Gıyasettin'in basiretsizliği filmde de aynen işlenmiş. Neden bu adamı sürekli böyle tü kaka işlemeye heves edinilmiş, bilemiyorum, neyse. Son bir farklılığı da vurgulayayım; filmde Karatay Medresesi merkezi yerde yer alıyor ama kitapta o kadar da değil.
Kitap, oldukça uzun bir zamana yayılan bir hikaye anlatıyor, bu yüzden filmde olduğu gibi hızlı geçişler sezinlemeniz mümkün; ilk başta rahatsız oldum ama sonra gerekli olduğuna kanaat getirdim, öyle ayrıntılı vs. anlatılsa idi kitap muhtemel odur ki okuyucuyu sıkabilirdi. Kitap sonlarında, filmde olduğu gibi, Kayı obası ve Ertuğrul Gazi'yi görüyoruz; devlet haberini ona getiren ise filmdekinden çok farklı bir kişi, doğal olarak heyecan kaçmasın diye, yazmayacağım.
Aslında kitap, bir devletin; hırs ve ihtiras uğruna nasıl da güzel parçalanıp, çöktüğünü anlatıyor. Kısacası bir devleti yıkacak sebeplerden bir kısmını güzelcene işlemiş, ders çıkartmak şart, bilhassa bizim siyasilerin ve devlet görevlilerinin. Bu yönden oldukça faydalı bulduğum bir eser.
Son yıllarda okuduğum tarihi romanlar arasında ilk üç sıraya rahatça girebilecek bir roman, yine de öyle çok fazla zevk aldığımı iddia edemem ama sıkıldığımı da söyleyemem. Bende heyecan ve merak uyandırmasa da fazla, kendisini okutuyor. Karakterler bizim kilişe siyah/beyaz şeklinde anlatılmış, aslında yazar ve senaristlerimizin artık bunu aşması gerekiyor; griler içinde karakterler daha bir göz doyurucu ve gerçekçi.
Yazarımıza teşekkür ederiz, kalemine sağlık.
(İnternet fiyatları, sitelere göre farklılık gösterebilir.)
0 yorum:
Yorum Gönder