Atatürk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Atatürk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
10 Ekim 2013 Perşembe | By: YeniAy M.

Atatürk ve Kayıp Kıta Mu 2


 

Amerikan yerlileri Türk mü? Kanıt var mı? Mu ile ilgimiz nedir? Ortak kökenlerimize dair kanıt var mı?

 
 

Yazarımız Sinan Meydan Mu ve Atatürk ile ilgili 2.kitabı ile bizlerle.  Tartışmasız ilk kitabından daha doyurucu kalınlıkta ve daha ilgi çekici bilgilere sahip. Özellikle de "bana göre" kitabın sonlarında resmi olan bir piramit resmi, denizin altında bulunan kayıp uygarlıklara çok iyi bir kanıt olmuş.

Kitap çeşitli bölümlere ayrılarak son derece düzenli bir kitap olarak karşımıza çıkmış. İlk bölümde Atatürk'ün Mu, Mayalar ve Kızılderiler ile ilgili çalışmalara ve bu amaçla görevlendirilmiş Tahsin Bey üzerine odaklanmış. Mayatepek soyadı verilen (Tepe yerlilerin dilinde TEPE demek. Atatürk tarafından verilmiştir.) elçimiz çeşitli raporlar göndermiştir. Tepek'in raporlarından "Mu"'nun varlığına inandığı izlenimini edinmekteyiz ama bana göre Atatürk, her ne kadar O İngiliz albayı ülkeye davet edip, kitaplarını çevirtse de son derece şüpheli yaklaşmıştır. Çünkü ben bile albayın yazdıklarındaki büyük boşlukları ve delil sorununu görebiliyorsam Atatürk hayli hayli görmüştür. Atatürk'ün daha çok şu an yaşayan ve önceden yaşamış uygarlıkların dilleri, simgeleri ve yazıtlarına bakarak Türkler ve dilleri ile ilgisine odaklandığı ve ana çalışmasının bu olduğunu söylemem yanlış olmayacaktır. Çünkü daha kesin kanıtlar sunmaktalar. Öbür türlüsü havayı yumruklamaya benzer.

İlk bölümde en ilgi çekici olan Mayatepeğin raporlarından ziyade Atatürk'ün Mayaca kelimeleri ile ilgili çözümlemesi bence. Kısacası bir sözlük tablosu çalışması diyebiliriz de. Örneğin Chacal Mayacak Çakal demek. Aynı. Pek: Kö-PEK gibi.. Ama bu Atatürk'ün "tahmini" çalışmalarıdır. Ve açıkçası dil bilimci değilim ama  ilk aşamada "yakıştırma" yaparak Türkçe' ile bağ kurmaya çalışmış izlenimi edindim. Bölümün sonunda ise Kızılderilerin ve Türklerin kandaş olduğu tezinin bugün kanıtlandığına dair bilgiler bize sunulmuş.

İlerleyen bölümlerde zaten Türk ve Kızılderililerin üzerine yazılmış bilgiler var. Veee bahsettiğim resim. Kitabın sonlarında kaliteli kağıda renkli olarak basılmış resimler var. Japonlar tarafından BULUNMUŞ su altında kalmış medeniyetin kalıntıları aşağı yukarı yok olduğu söylenen kıtaların bulunduğu bölgelerde duruyor. %100 aynı yer değil ama sonuçta çizimle kondurulan yerin isabetli yer olduğunu kim iddia edebilir? Veya kara parçalarının oynadığını çabuk mu unuttuk? Yerimizde saymıyoruz, hareket halindeyiz sürekli.

Kitap hakkındaki genel görüşüm: İkinci bölümde Mu varlığına dayanan bilimsel deliller sıralanmış ama açıkçası bulunan yazıtlardan açıkça "MU" yazan bir yazıt olsa bugün bilim dünyası daha ciddiye alırdı bu durumu. Bu yüzden yazıtlar görünüşe göre "mu" isminden ziyade var olmuş ama yok olmuş, güçlü bir kara parçasından bahsetmekte ama MU yakıştırması yazarlarca yapılmış. İlk sırada Naakal tabletleri verilmiş ama önceki kitapların eleştirisinde de yazdığım gibi bu tabletler nerede? Resim yok, çizimle olacak iş de değil. Bu bana evrimi kanıtlamak için öne sürülen ara geçiş formlarının el çizimini anımsatıyor. SIFIR! Kesinlikle kanıt niteliği taşımamakta, iddiadan öteye gidememekte. Yazarımız her ne kadar kanıtlama derdinde olsa da bilimsel olarak ciddiye alınacak kadar delil elimizde yok. Ama şundan eminim ki yok olmuş güçlü medeniyetler var. Adları ne olursa olsunlar ama onlardan hangisi ilk insan medeniyeti? İşte bunu bilmiyoruz.

Kitapta çok ilgi çekici bilgiler var. Özellikle Amerikan yerlileri ve dilleri ile Türkçe arasındaki bağ gibi. Ayrıca diğer kültürler ile olan ortak noktalarımız ve kandaşlığımıza vurgulanan noktaların gerçekliği son derece yüksek delil ki kanıtlanmış olduğu ama bilerek göz ardı edilen bir bilgi olduğu görüşündeyim. Şimdi mantıklı olalım. Kim Türklerin Batılılardan çok önce Amerika'da olduğunu ve halen orada yaşadığını kabul etmek ister ki? Kültürel Emperyalizm amacına hizmet eder mi? Etmez!

Kitap Okuma Önerisi: İlkini almasanız bile bunu alın.

Puan: 10/9

Kitap Fiyatı: 28 (ben 20 tl ye aldım zamanında. İndirime denk gelmiş olabilirim. Hatırlamıyorum ama netten bu fiyata alabilirsiniz ama yanında başka kitaplar falan alında kargo parasıyla 28'e denk gelmesin :D )



Atatürk ve Kayıp Kıta Mu 1


 

Mu ve Atatürk ilişkisi nedir? Tahsin Mayatepek neden Amerika'ya elçi olarak atandı?


Sinan Meydan'ın  Mu kıtası ve Atatürk ilişkisi üzerine yazdığı ilk kitabı. Yazarımızın Mu ile ilgili bilgilerinin ana kaynaklarından biri tartışmasız James Churchward'ın kitapları. Ama odaklandığı nokta Atatürk'ün bu konudaki araştırmaları, gidişatı ve Türklerin kökeninin yeri...



Kitap iki alıntı ile başlıyor. Biri Atatürk'ün, Türklerin ana yurdu ile söylediği bir konuşmasından alıntı, diğeri ise Meksika piramitlerinde bulunan bir yazıt. Atatürk, yeryüzünün her yerinin Türkler için yurtluk yaptığını öne sürmektedir(aslında günümüze bakarsak bu söz yanlış sayılmaz. Nereye gitseniz bir Türk bulmaz mısınız? Gerçi burada bahsedilen yorum toplu yaşama. Ama günümüz belgeleri gerçekten de gitmediğimizi sandığımız yerlerde bulunduğumuzu gösteriyor. Hatta nispeten yakın tarih sayabileceğimiz Osmanlı ve öncesinde de)

Diğer alıntıdaki yazıt eminim hepinize tanıdık geldi? Hz.Nuh tufanını anımsattı, değil mi? Tufan ve Hz.Nuh hakkında her kültürde muhakkak anlatılagelen bir efsane, anlatı vardır. Bizim için dünyanın öbür ucu sayılan Amerika kıtasında bile buna rastlıyoruz.

Kitabın ilk bölümlerinde Atatürk'ün Türk Tarih Tezini ve Güneş Dil Kuramını neye dayanarak attığına değiniyoruz. Daha sonra ise Mu konusunda bize bilgi sunuluyoruz. Bu bölümün sonunda Mu'nun yok oluşu ile ilgili yazıtlara değindiği için ister istemez, adına ister Mu ister başka bir şey deyin, yok olmuş bir kara parçasının varlığından söz etmenin mümkün olduğuna inanmaya başlıyorsunuz(elbette bunların yazdığı söylenen kaynakların gerçekten var olduğunu farz ederek konuşuyorum.). Sonuçta eski insanlar "Ya şöyle bir yalan yazalım, ilerideki insanlar da bize inansın, dalga geçmiş oluruz." diye yalan bilgi yazacak halleri yok. Hiçbir devletin olmayan şeyleri resmi belgelerine "oldu" diye geçirdiğini duymadım da görmedim de. Bu yüzden en azından binlerce yıl önce bir kara parçasının yok olduğundan emin olabiliriz. Ama bu Mu mu? Ya da Mu bahsedildiği gibi ilk insanların kurduğu bir medeniyet mi? İşte ona bir kanıt yok, bulunacağından da şüpheliyim. Çünkü bugün kara parçalarında bulduğumuz antik şehirler bile kat ve kat toprağın altına gömülü olarak karşımıza çıkıyorlar. Kimisini tarihi belgelerden yerini bilerek bulup çıkartıyoruz, kimisini de başka amaçla kazarken... Denizin altında ise üstünde olduğundan daha geniş bir toprak tabakası var ve buraya gömülen bir uygarlığı bulmak, çıkartmak gerçekten de çok güç bir şey. Haberleri takip edenler bilirler. En son ki Pakistan depreminde bir ada ortaya çıktı. O adanın o suyun altında olduğundan kimin haberi vardı? Kimsenin! Allah zamanı gelince, istediği takdirde, bize tarihin gizemlerini sunuyor işte. :)

Devam edersek Mu'nun yok oluşu ile ilgili Meksika piramidinde yazan yazıtı okuduk. Bir de M.Ö 2000 yıl öncesinde yazılan "Baal Yazıtları" nda belirtilen yok oluşunu görelim(Mezopotamya uygarlığı Kaldeliler).


Kitapta Tahsin Beyin yaptığı Amerikan yerlileri araştırmasında Türkçe ile ortak kelimelerin olduğu bir mini sözlük de var. Ve bazı simgelerin yine burada verilmiş; manalarıyla.

Kitap hakkındaki genel görüşüm:  Mu'nun yazarından daha ilgi çekici şekilde kaleme almış yazarımız konuyu. Kaynakların hepsini yazdığı için (James'in aksine :D) daha güvenilir bir kaynak olma niteliği taşımış ama yukarıda da söylediğim gibi o kaynakların %100 doğruyu ilettiğine dayanarak konuşuyorum. Zamanında aldığımda baya ilgi çekici gelmiş, bir çırpıda okumuştum. Yalnız muhakkak dikkatinizi çeken noktaları işaretleyin sonra ben gibi baştan okuma ihtiyacı hissetmezsiniz. :D Kitabın benim için en ilgi çeken olayı, Türklerin ana yurdu konusuna odaklanmış olması. Az biraz insanın milliyetçi damarına dokunduğu kesin bu ögenin. :) Ama kitap Mu'nun yazarı gibi %100 doğrulamadan uzak, elbette ama daha derli toplu, ilgi çekici ve düşündürücü olmuş.

Kitap Okuma Önerisi: Tavsiye ederim.

Puan: 10/8

Kitap Fiyatı: 15,00


Kitapla ilgili verdiğim bilgileri yetersiz bulduysanız ya da ya hadi az biraz daha itele beni de alayım bu kitabı diyorsanız eğer, yazarımızın hem kitabı hem de konu üzerine konuştuğu, doyurucu olan program sohbetini aşağıdan izleyebilirsiniz. ;)


Mu Ülkesinin Çocukları: Atalarımızdan Kalan Gerçek Miras

 

Geçmiş insanlar ilkel mi? Nerede doğduk?

 

Atatürk'ün son yıllarında, tabiri caiz ise, deli gibi araştırdığı, hatta bunun için Amerika'ya özel elçi atadığı bir konu üzerine yazılmış bir kitap bu. Yazarın bu konuda birkaç kitabından biri bu ve Atatürk bizzat getirtim çevirttiriyor.
 
James Churchward isimli eski bir askerin bir iddiası ile başlıyor her şey. 14 bin yıl önce Büyük Okyanusta yer aldığı sanılan MU isimli bir kıtanın, insanlığın ve hali ile medeniyetin başladığı yer olarak sunuluyor yazar tarafından. Hatta Atlantis bu medeniyetin kolonilerinden biri olarak karşımıza çıkmakta. O dönemlerde yaşayan atalarımız öyle gelişmişlerdi ki zihinsel güçleri olan insanlardır.  Bugün halen o dönemlerden kalma işaretleri bir şekilde, aynı ya da farklı manalarda kullanmaktayız(örneğin; haç ve gamalı haçı). 
 
Bu kitap Mu Çocukları ile ilgili. Bu Mu çocuklarını "biz" diye yorumlayabilirsiniz, arzu ederseniz. Kitapta ilk önce Kayı Kıta Mu'nun çok kısa bir özeti var. Böylece iddiasını tekrar hatırlatarak kopukluk yaşamamızı engellemeyi ön görmüş. Daha sonra ise kitabın asıl konusuna giriyoruz. Yazarın bize ilk gösterdiği şey MU kıtasının yeryüzündeki KOLONİ-SÖMÜRGE yerleri. Amerika'dan tutun, Anadolu ve Afrika'ya kadar tüm dünyayı ele geçirmiş diyebiliriz. Elbette burada kendi yorumumu katmam gereken bir şey var. Mu kıtasının koloni-sömürge diye sunduğu yerlere verdiklerine bakarsak eğer; bilgi, öğreti, eğitim vb. imkanlar. Yani kısacası medeniyet... Bu yerlere sömürge diyemeyiz. Çünkü biliyoruz ki bir yerin sömürge olabilmesi için o bölgenin ANA MERKEZ (yani işgalci) tarafından tüm zenginliklerinin tüketilmesi gerekir. Sömürgeciler vermez, alır. Ama UYGUR kolonisine bile bakarsak, Mu sonrası en büyük ve güçlü koloni olmaya devam etmiş ve öğretiyi korumaya başarmıştır(tufana kadar). Çeviren arkadaş olduğu gibi çevirdiği için burada yazarın ve kültürünün yaşama bakışını görüyoruz diyebiliriz. Bu yüzden "sömürge" kavramları bizde son derece yanlış seçilmiş kavramlar niteliğindedir.
 
Konuya dönersek eğer sonraki bölümlerde bizlere kolonilerden kalma uygarlıkların(günümüze ulaşanların) öğretileri/medeniyeti hakkında bilgiler sunarak Mu kıtasına bağlama çabasını görüyoruz. Kitapta bazı simgeler, bulunan taş tabletler hakkında mana bilgileri sunulmakta ve bu öğretiler gene Mu öğretisine dayandırılmakta.
 
 
Tartışmasız bizim için kitabın en ilgi çekici özelliği UYGUR KOLONİSİ. Ama bu bizim tarihten bildiğimiz Uygur değil, 14 bin yıl önce var olmuş bir koloni. Açıkçası çok fazla bilgi de verilmemiş.
 
Kitap hakkındaki genel görüşüm: Yazarın tüm MU ile ilgili kitaplarında sunduğu deliller, bilim dünyası için kabul edilebilecek 1. ve 2. delil niteliği taşımamakta. Zaten bir Budist tapınağında bulduğu iddia edilen ve çözdüğünü söylediği hiç bir tabletin resmini vs. göremiyoruz. Dünya üzerindeki tüm antik medeniyetlerin öğretilerindeki ortak noktaları ve simgeleri almış ve birbirine bağlamış. Ve bu bağlantının kökenini de varlığı ile ilgili DELİL BULUN(A)MAYAN Mu kıtasına bağlamış.
 
Tartışmasız olarak söyleyebilirim ki diller arasındaki ortak kelimeler(özellikle antik medeniyetlerin), birbirlerinden binlerce kilo metre uzaklıktaki medeniyetlerin sahip olduğu ortak simgeler, öyküler vb. şeyler bu bilgilerin belli başlı bir kaynaktan yayıldığını gösteriyor. Sonuçta son varsa, başlangıçta vardır ve başlangıç ile son bir tanedir. Demek istediğim siz, geçmişte aynı anda icat edilmiş bir teknoloji ya da efsane bulamazsınız farklı kültürlerde. Muhakkak bir çıkış noktası olan, bu medeniyetleri besleyen ANA KAYNAK mevcut. Bu açıdan kitabın bu ortak noktaları bir araya getirmesi açısından yararlı buluyorum. İnsanı düşündürüyor ve sorular sormasına neden oluyor. Ama dediğim gibi "mu" konusundaki deliller ne bu kitapta ne de diğer kitaplarında güçlü delillere dayanmamakta.
 
Kitap Okuma Önerisi: İlginç bir konusu olduğunu düşünüyorum.

Puan: 10/6

Kitap Fiyatı: 12,50
 
DİPÇE: Kitabı alalı yıllar oluyor ve öyle çok talep edilmiş bir kitap olmadığı için bulmanız zor olabilir. Özellikle internette satışı sonlandırılmış ama kitabın yayınevi Shambala'dan temin edebilirsiniz.


21 Ağustos 2013 Çarşamba | By: YeniAy M.

Türklerin Kültürel ve Kozmik Kökenleri


UYARI: Kitap hakkında bilgi içerdiğini unutmayınız.

Türklerin Kökenleri Kayıp Kıta Mu'ya mı Uzanıyor?



Kitap, Mu-Atlantis, Agarta-Şamballa ve Sirius görüşlerinin temelinde şekillenmiş durumda. Sirius deyince aklıma mini dizi "Gelenler" geliyor. Orada da Sirius yıldızının "kötücül" amaçlarla paganistlerin kullandığını görmüştüm. O yüzden hiç olumlu bir izlenim edinmedim bu yıldızla ilgili ama "Tarık" derseniz durum başka. Bildiğiniz gibi Tarık yıldızı, Kuran-ı Kerim'de, Yüce Rabb'imiz tarafından dillendirilen yıldızdır. Hatta sadece ayet değil, bulunduğu surenin ismi de Tarık ve Sirius'a denk geliyor. Hatırlatma yapalım ayeti: TARIK SURESİ

1. Göğe ve târıka andolsun.    
2. Târıkın ne olduğunu sen ne bileceksin?    
3. O, (ışığıyla karanlığı) delen yıldızdır.

Sirius'un "karanlığı" temsil eden bir görüntüsü olmasına rağmen (bahsettiğim dizide), Tarık, karanlıkları ışığı ile delen bir yıldız olarak bahsedilmiş. Bu açıdan bakarsak belki de ikisi iki farklı yıldız da olabilir. Sonuçta her şey bu yaşamda "çift" yaratılmıştır. Aslında bu tarz parapsikoloji konuları üzerine kafa yormaya bayılırım çünkü yaşamın, gördüğümüz maddi dünyanın ötesinde de bilinmeyen bir alem olduğuna inanırım. Sorun; biz görmek istemiyor, yok sayıyoruz. Bizden saklandığı yok.

Kitapta anlatılan ve sunulan "dı-dı-dı"ların bir belge niteliği taşımadığı için güvenilir bir kitap olduğunu söyleyemem ama fantastik bir kitap yazacak veya hayal gücünüzü genişletecekseniz, tamamdır. Bu kitap size bunu sağlıyor bence ki benim amacım da buydu alırken.

Genel olarak kitap hakkındaki görüşüm:Burhan Yılmaz, bize parapsikoloji kitabı hazırlamış arkadaşlar. Muhakkak ki bilim dünyasında bu ve benzeri bilgilere şu an da rağbet edilmiyor ama ben her anlatılanlarda az da olsa bir gerçeklik payı olduğuna hep inanan biriyimdir. Kitabın az biraz Türklük gazı verdiğini az biraz da insanı geçmiş insanlar ve gelişmişlikleri hakkında düşündürdüğü kesin. Yani, sonuçta biz geçmiştekileri "ilkel" biliriz ama asıl ilkel biz olmayalım? Biz gelişmişliği "teknolojik" ilerleme olarak bakıyoruz ama gerçekten de öyle mi? Neyse. Konuya dönersek eğer kitabın bir kısmına katılıp bir kısmına katılmama durumuna rağmen sakın ola ki hepsini kesin, %100 doğru kabul etmeyin!

Kitap Okuma Önerisi:  Almasanız da olur. İlgi meselesi.

Puan: 10/3


Kitap Fiyatı: 10



Kitaptan bazı alıntılar




20 Ağustos 2013 Salı | By: YeniAy M.

Halide Edip ve Gerçekler

 
UYARI: Kitap hakkında bilgi içerdiğini unutmayınız.

Türk toplumuna "Simge kadın, Halide Onbaşı, Atatürk'ün yanındaki kadın, Kurtuluş Savaşı'nın kahramanı" diye tanıtılan ve TANITTIRILAN Halide Edip söylendiği gibi biri mi? Yoksa az bile mi söylenmiş?


Yazarımız Muzaffer Özekin, okul yıllarında tam bir Halide Edip hayranıdır. Hatta bu hayranlık öyle bir düzeydedir ki yazdığı kompozisyonlarda ve ödevlerde, onun kitaplarından alıntılar yapar. Yazarımız, yıllar sonra ise bazı gariplikler, çelişkiler görmeye başlar: Bazı şeyler yanlış anlatılmış, bazı şeylerden hiç bahsedilmemiş veya fazla abartılmıştır. Bunun üzerine etraflıca bir araştırma yapar ve sonunda bu kitabı ortaya çıkartır.

Şimdiden uyarayım. Bu kitap kimisinin hoşuna gitmeyecek, kimisini şaşırtacak ve bazılarına ise "Biliyordum!" dedirtecek.

Bahsedilen konulara değinecek olursak, şöyle:

1- Sahtekarlıkla Başlamak:
Halide Edip, küçük yaşlarda "The Mother In The Home" isimli kitabın çevirisini yapar(Mader) ve bunun üzerine küçük Halide, Padişah Abdülhamit'in kendisine verdiği "Şefkat Nişanı" ile ödüllendirilir. Bu sayede ismi İstanbul'da duyurulur ve bunun sayesinde de Amerikan Koleji'ne kaydı kolayca yapılır.

Oysa işin aslı kitabın çevirisi son derece "dandirik" olmuştur ve bunun üzerine babasının arkadaşı Mahmut Esat Efendi çeviriyi yeniden düzenleyerek son haline getirir. Türkçesi; kitap yeniden çevrilmiştir. Halide Edip bunu "Mor Salkımlı Ev" isimli kitabında itiraf etmiş, üstüne padişahtan hoşlanmadığı için ondan ödül almanın onda "zillet" duygusu uyandırdığını yazmıştır.

Benim merak ettiğim şu: Madem zillet uyandırdı neden yıllarca "gururla", geçmişinde (backround) bundan bahsedilmesine ses çıkartmadı? Unutmayın ki bu itirafın kaleme alındığı tarih 1955-1963 yılıdır. Kariyerine sahtekarlık ile başlayan, ilerleyen dönemlerde neler neler yapmıştır merak ediyor.

2-Halide Edip Halide Edib'i Yalanlıyor:
Yazar, Halide'nin kitaplarındaki birbirini yalanlayan anlatımları dikkatimize sunuyor. Örneğin, Wilson Prensipleri Cemiyeti'nin 1918 kasım ayında kurulduğunu ve iki ay içinde de kapandığını yazıyor; Türk'ün Ateşle İmtihanı isimli kitabında. Oysa Türkiye'de Şark-Garp ve Amerikan Tesirleri kitabında "İstanbul Mücadelesi'nin mukaddemesinde, bilhassa büyük mitinglerde epeyce rol oynadıktan sonra tabii olarak çöktü, gitti." diyor. Büyük mitinler ve tarihleri şöyle: 19 Mayıs 1919 Fatih mitingi, 22 Mayıs 1919 Kadiköy mitingi, 23 Mayıs 1919 Sultanahmet mitingi. Bakıyoruz ki Kasım 1918'de doğan ve iki ay sonra ocak ayında çöken cemiyet, diğer kitapta 6-7 ay sonra tahminen en erken Mayıs sonları, Haziran başlarında veya ortalarında çökertmektedir. Ayrıca diğer kitapta Atatürk'ünde-doğru olmadığı halde- bu cemiyetin kuruluşunda parmağı olduğunu iddia ediyor.

Halide Edip, Türk'ün Ateşle İmtihanı isimli kitapta, 1921 yılının Eylül'ün 20'den birkaç gün önce bazı raporları bastırmak için Ankara'ya gittiğini yazmış ama 1939 Akşam gazetesinde raporları, 1922 Ağustos'ta bastırdığını söylüyor. Aradaki koca bir seneye bakarak ya Halide Edip erken bunama hastalığına yakalanmış ya da gerçekte böyle bir şeyi yapmadığı için farklı iki tarih veriyor; bana göre.

Bu ve bir sürü konuda ki gerçeklere değiniyor ve kanıt olarak gene Halide Edip'in kendi yazdıklarını gösteriyor. Farklı tarihler, yanlış isimler, İngilizce ve Türkçe çevirilerinde sansürlenen kısımlar, üniversite bitirmediği halde bir üniversitede dekanlık yapmalar gibi gerçekler...

Genel olarak kitap hakkındaki görüşüm: Görünüşe göre Halide Edip ve hayatı koca bir yalandan ibaretmiş! Ayrıca kendisinin tam bir Amerikan mandacısı ve ajanı olduğunu da görebiliyoruz. Kanıtlar gene Halide Edip olduğu için su götürmez gerçekler olarak önümüzde duruyor. Dediğim gibi kimisinin hayalleri yıkılacak ve kabullenmek istemeyecek kimisi şaşacak kimisi de "malumun ilanı" diyecek.

Kitap Okuma Önerisi:  Muhakkak alınmalı!

Puan: 10/10


Kitap Fiyatı: 12,50

Kitaptan bazı alıntılar