11 Ocak 2015 Pazar | By: YeniAy M.

Soylu Bir Piç ve İffetli Bir Orospu

UYARI: Kitap hakkında bilgi içerdiğini unutmayınız.

ÖNYARGILARINIZI YIKMAYA HAZIR MISINIZ?

Kitabın ismi ve söylevi çok değişik ve uç, öyle değil mi? :) Yazar, birkaç yıldır yaşam koçluğu yapıyor; uzmanlık alanı bu. Kitabı bir psikoloğun gözünden kurgulayarak yazmış. İlginç bir konusu var cidden.
Melike isimli çok güzel bir hayat kadınının hastalık derecede bıçak korkusu vardır. Bunun için gittiği Aram ismindeki Ermeni bir psikoloğun kliniğinde kendi derdine çare arayacaktır. Lakin durum onun için de Aram için de içinden çıkılmaz bir hal alacaktır. Aram, kadının korkusunun temeline inmek istemektedir. Bu yüzden de daha önce birkaç hastasına uyguladığı hipnoz terapisini Melike'ye uygulayacaktır. Ama farklı bir hipnozdur; geçmiş hayatlarına yapılan yolculuğu açan bir kapıdır. Aram, her seansta Melike'nin yaşadığı yaşamlara şahit olarak şaşkınlık içerisinde kalır. Bu durum onu hem korkutur hem de bildiği her şeyin sorgulamasına neden olur. Dahası bu kadınla arasındaki çekime daha fazla karşı koyamayacaktır da.

Aram ile Melike'nin arasındaki bu çekimin sebebi nedir?
Arasındaki ilişki ne boyutlara ulaşacak?
Dahası bu durumdan kurtulmak için ne yapması gerekecek?

Bunu ve fazlasını kitapta bulacaksınız.

Kitap hakkındaki genel görüşüm:

Evet, kitabın kurgusal içeriği biraz dağınıktı ve en önemlisi ise çok hızlı geçişler vardı. Biliyorsunuz hızlı geçişleri sevmem zira kurguyu zayıflatan, hikaye anlatımını bozan bir şeydir. Kitabın yer yer bazı yerlerinde yazar, karakter hakkında daha önce karşı karakterin bilgi sahibi olmadığı bir şeyi bir anda biliyor çıkması ve karakterin buna şaşırmaması ama sonraki sayfalarda iç sesiyle durumu "öğrenmiş şu şekilde" diye açıklaması da ister istemez en başta yazmayı unutmuş durumu; sonradan eklemiş vs.li karışık bir hava veriyor. Kitap konu içeriği olarak ilginç, ama kurgusallık anlamında çok daha düzenli ve iyi işlenebilirdi. Açıkçası pek zevk almadım okurken, sıkılganlığım ağır bastı kitapta. Kitabı okurken anladığım kadarıyla yazar, reenkarnasyon görüşünü işlemek için yazmış kitabı. Fakat o kısım bile zayıf kalmış. Yine de yazarımıza kitabını gönderdiği için çok teşekkür ediyoruz. Emek harcanan ve salih niyetlerle yazılan her kitap değerlidir ve saygı görmeyi hak eder. Gerçi niyetleri bilemeyiz de... :D

KARŞI CEVAPLAR:

Şimdi, Şamanizm isimli kitapta da gördüğünüz gibi, böyle reenkarnasyonmuş veya benzeri şeylermiş, iddialar olursa bir kitap da ve de bendeniz de bu konuda bilgi veya görüş sahibi isem, muhakkak karşı cevaplarımı incelemenin de sonuna yazarım. Gerçi bu konuda yazmayı düşünmüyordum, zira sonuçta yüz yüze tartışmadığım bir insana ne yazacağım? Benim yazma sebebim, kitapta reenkarnasyon inancını desteklemek için İslami bazı şeyleri dayanak gösterme çabalarına kızmış olmamdır. Zira bilhassa ayetleri resmen anlamından saptırıp, yorumu eğmiş... Ayetleri böyle inançlara alet etmeyelim lütfen, zira şirk denen de bir kavramımız var. Hatırlatmak isterim.

Yunus Emre: "Her dem taze doğarız, bizden kim usanası" sözünü Yunus Emre'nin insanların birden fazla hayatı olduğu inancına sahip olduğunu kanıtlamak için kullanmış. Oysa bu söz, insanın her gün yeniden doğduğuna işaret etmektedir ki Kur'an-ı Kerimde de "uyku halinin" ölüm hali olduğunu, hali ile her gece uyuduğumuzda öldüğümüzü ve uyandığımızda da doğduğumuzu/dirildiğimizi ifade eder. Nitekim hücrelerimiz bile baştan aşağı yenilenmektedir her gece. Ruh'un yeniden dünyaya dönmesi ile birlikte beden de yeniden doğmaktadır. Dönmez ise beden de ölür ve mutlak ölüm gerçekleşir. Ama o bile mutlak değildir. Yunus Emre'nin burada bahsettiği "her dem taze doğarız" sözü buna dalalet etmektedir. Bedenimiz sürekli yenilenme halindedir, hali ile her zaman yeniden doğan bir bedene sahibiz.

Buruc Suresi 13. Ayet: "Şüphesiz O, başlangıçta yaratmayı yapar. Sonra O'nu tekrarlar."

Ta-Ha Suresi 55.Ayet: "Sizi topraktan yarattık, oraya döndüreceğiz. Sonra sizi tekrar oradan çıkartacağız."

Yazar, bu iki ayeti reenkarnasyona ilahi delil olarak sunmuş. Oysa burada başlı başına yorum hatası(o şekilde ifade ediyorum zira umarım böyledir, zira öbür türlüsü kendi ahireti için iyi olmaz.) yapmış. Bu da muhtemelen Kur'an-ı Kerim'e pek vakıf olmadığından kaynaklanıyor. Zira vakıf olan bir insan asla böyle basit bir hata yapamaz.

İlk ayette ile ikinci ayet birbirini destekleyen ayetlerdir aslında. İlkinde Allah'ın ilk yaratışı yani İbda yaratışından bahsedip, sonra inşa yaratışı ile yeniden yaratmaya devam etmesinden bahsediyor. Allah, deist inancında olduğu gibi bir kez yaratıp hiçbir müdahale olmadan öyle bizi izlemez. O, sürekli yaratmayı tekrar eder, müdahaleler eder. Bahsi geçen ayetteki yaratılışı da sadece 'insan' yaratılışı olarak dar kapsama sokmak da hatadır. İlk insan, ilk bitki, ilk hayvan, ilk cin yaratılır ve sonra bunların yaratılışına devam eder, durmaz. Yani Hz. Adem ve eşinden sonra Allah'ın insan yaratması durmamış, aksine devam etmiş ve şu anda olduğu gibi sayısı 6-7 milyarı bulmuştur. Aynı şey cin, hayvan ve bitkiler için de geçerlidir. Belki, BİLMİYORUZ ama, melekler için bile geçerli OLABİLİR. Hatta bizim uyku halinde iken ölüp dirilmemiz bile yeniden yaratış değil midir? Allah'ın ayetinde gösterdiği gibi ölü toprağa su ile yeniden can vermesi yeniden yaratış değil midir?

İkinci ayette gene yeniden yaratışı destekleyen bir ayet. Burada ki ikinci cümle KIYAMET-AHİRETtir. Doğduk, öleceğiz ve yeniden doğarak mutlak ikamet yerlerimize gönderileceğiz. Bundan kırpıp uzatıp zorlayıp kıyamete kadar bilmem kaç bin kez dünyaya farklı insanlar olarak hatta hayvan ve bitki olarak döneceğimizden bahsedilmez. Başka ayetler de bu dediğimi desteklemektedir. Yine de en doğrusunu Allah (c.c.) bilir.

Zaten bu reenkarnasyon inancı bile başlı başına İslami inanç ile zıttır. En başta KARMA denilen bir düzen işlemektedir. Kötü insan olduysan kötü bir hayatla doğarsın; bu da Hindistan da ki mevcut kast düzenini desteklemek için zamanında kurulmuş bir düzendir. Hatta yazar buna KARMA YASASI der, sanki bilimsel olarak ispat edilmiş, şüphe götürmemiş de yasa olmuş. Hiç alakası yok! Kuram bile zor olur, ama inanç işte, inancı yaşatmak için insan, gerekirse makinelere bağlayarak zorla yaşatır!

Diğer bir zıtlık ise karmaya göre, dediğim gibi, önceki hayatında kötü bir insan olmuş isen yeni hayatında da bunu ödeyeceksindir. Yani önceden kralsan şimdi köle olacak, olabilirsin... Yani karma inancına göre zaten yaptıklarının hesabını-bedelini; iyi veya kötü burada, yaşamların arasında geçişlerle ödüyorsun. Oysa İslam'a göre hesaba çekilip ödül veya ceza alman için kıyametin kopması ve ahirete gitmen gerek; YENİDEN DOĞARAK. Eh, İslam'a uyarlar isek bu inancı, o zaman da bilmem kaç bin hayatın (abarttım tabi) günahını da yüklenerek hesaba çekileceksiniz. Bir yaşamda yaptıklarımıza ve yapmadıklarımıza bakarak bu durumun bir insan için son derece ağır ve zorlayıcı bir durum olduğunu, Allah'ın ayetlerinde eğer merhameti olmasaydı, hesabı hemen kesse idi dünyada canlı bırakmayacağını, söylediğin hatırlatırım. Dahası hepimiz de cehenneme giderdik. Zira günah fazla, sevap az ama onu değiştirmek için ömrümüz bize bir şans olarak verilmiş, tövbe edip uzaklaşma imkanımız var. Ha ölüp ölüp dirilsek ama her yaşamı yeniden hatırlasak en ince ayrıntısına kadar, belki bir nebze ama ne manası var ki? Mantık nerede? Neden gereksin böyle bir şey? İnsan dünya içinde yaşasın diye yaratılmadı ki, cennet ve cehennemde yaşasın diye yaratıldı. Bu dünya SINAV yeri, ikametgah yeri değil.

Kitap Okuma Önerisi:  Reenkarnasyon'a ilginiz yoksa, tavsiye etmem.

Puan: 10/2